Welcome, Guest |
You have to register before you can post on our site.
|
Forum Statistics |
» Members: 27
» Latest member: Fahriye
» Forum threads: 662
» Forum posts: 941
Full Statistics
|
|
|
Cehenneme Odunmusun Yoksa Cennete Nimetmi (Kar©glanin 13 Şubat 2016 Vaazi) |
Posted by: RasitTunca - 05-29-2018, 05:15 PM - Forum: 2016 Tasavvuf Sohbetleri Arşivi
- No Replies
|
 |
Cehenneme Odunmusun Yoksa Cennete Nimetmi
(Kar©glanin 15 Şubat 2016 Vaazi)
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
رَبَّنَا إِنَّكَ مَن تُدْخِلِ النَّارَ فَقَدْ أَخْزَيْتَهُ وَمَا لِلظَّالِمِينَ مِنْ أَنصَارٍ
Rabbenâ inneke men tudhılin nâre fe kad ahzeytehu, ve mâ liz zâlimîne min ensâr.
Sadakallahul Aziym ALİ İMRAN Suresi -192 ayet
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Meali :
“Rabbimiz! Sen kimi cehennem ateşine sokarsan, onu rezil etmişsindir. Zalimlerin hiç yardımcıları yoktur.”
Sadakallahul Aziym ALİ İMRAN Suresi -192 ayet
---oOo---
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
"Bir kimse cennetlik olarak ölünce, büyük veya küçük, yaşı ne olursa olsun, otuz yaşında bir kimse olarak cennete girer ve artık bu yaş ebediyen değişmez. Cehennemlikler için de durum böyledir."
( Hadis-i Şerif , Tirmizi, Cennet 23, 2565)
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
"Kalbinde hardal tanesi kadar iman bulunan bir kimse cehenneme girmez. Kalbinde hardal tanesi kadar kibir bulunan kimse de cennete girmez"
(Hadis-i Şerif , Müslim, İman 147; Ebu Davud, Edeb 29, (4091); Tirmizi, Birr 61, (1999)
"Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
(Allah'ım! Muhammed'e ve Muhammed'in tebasina (ona tabi olanlara) yeniden can ver . Daha önce İbrahim'e ve Tebasina verdigin gibi. Bunlar için (Bu ceşidliliği bize verdiğin için) bütün hamd ve teşekkürlerimiz sanadır.)
"Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ ibrahîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
(Allah'ım! Muhammed'i ve Tebasini (ona tabi olanlari) çoğalt. Daha önce İbrahimi ve tebasini (ona tabi olanlari) çoğalttığın gibi'. Bunlar için (Bu ceşidliliği bize verdiğin için) bütün hamd ve teşekkürlerimiz sanadır.)
Yolculugumuza başliyoruz :
Agaclar baharda ne güzel yemyeşil canli dipdiri, amma eger kururlar ise kesilir odun olurlar, yahut yeşilkende kesilenleri vardir, bazisi odun olmak için bazisi tahta taraba, bazisi sandelye masa olmak için. hal böyle olunca agac yeşilken, bize oksjine gibi bir faydali elementi ihrac ederken, o ne güzel idi, cennetlik gibiydi, amma ölünce sonu ne oldu, odun, ateş ve kül öyleyse, ey insanoglu: sen sonun ne olacak hicmi düşünmezsin, agac agac yemyeşil dipdiri, canli idi bir zamanlar, kesdik catur citir yakiyoz, şimdi ne oldu, cehennemlik oldu, hani iyiydi, hani mümindi, faydali ameller tutuyordu, nere gitdi onun o güzel ameli demek yokmu hic faydesi? yok var, işde iyi biriyse, bir beş on sene de mesala sandelya masa olur, ondan sonra yine sonu cehenneme odun degilmi, vaaay vay halimiz nice olur ey insanoglu, vallahi kimse öyle ameline falan güvenmesin, insana can veren oksijen üretmekden daha hayirli bir amel olabirlimi, onu yapan kimsenin sonu cehenmse, senin benim halim nice olur demek yokmju.
herkes istidati ve cibilliyati yüzünden, farkli bir cehenneme maruz kalir, cünkü günahi farkli, ameli farkli, elementer yapisi farkli, bir misal şeytan ateşden onu ateşe atarsan, daha cok ateş oluşur, ortaligi yakar kavurur, ve ona zarar yerine fayda verir, öyleyse ona öyle bir cehennem olmaliki, onun ateşini söndürsün, ve oda su veya soguk cehennem, zemherire cehennemi. işde eger bazi agaclar kemal derecesinde olursa, mesala vişne agaci olunca onun cehennemi, vişneleri toplanir ve vicciragi cikarilip ezilip suyu cikarilir. yahut kaynatilip recel yapilir yahut dişler ile ezilip yutulur, Mide ve sonrasi işde. sandalye olacak agacda öyle, hemen sandalye olmuyor, yontula yontula sandelye oluyor. ve hal böyle olunca herkesin cennetide farkli cehennemide, sen ne amel ile meşgulsun bak, ve gör, senin en iyinin hali nicedir, en kötüsünün, eskimiş püskümüşün hali nicedir, bak gör cennetemi layiksin cehennememi.
nereye dogru gidiyorsun, cennete nimet olmaya dogrumu, yoksa cehenneme odun olmaya dogrumu. hani insanin hali ne, dogdu yedi icdi büyüdü büyüdü ve ihtiyar olup öldü, topraga gömdüler, yilan cigan onu yedi, ve topraga karişdi ve onun halini, mezardaki halini düşünüyormusun, vay vay yani "ondan geldik ona dönecegiz" nasil ondan geldik cocukduk annen elma yedi, portakal yedi, ekmek peynir yedi, süt icdi, ve sana süt indi, sende icdin büyüdün, ve yine sende yemek yemeye başladin,zeytin peynir,.... yemeye başladin, zeytin ne toprak toprak. zeytin agaci denilen fabrika toprakdaki elementleri, öyle bir formüle maruz tutuyorki, ondan onlar, zeytin denilen bir meyva oluyor. onu insanlar da işleyip kahvaltida sofraya koyuyor, peki zeytinin asli ne? toprak azizim toprak. ve yine süt otlardan oldu, inek koyun otlari yedi de süt oldu. ot ne? toprak azizim, öyleyse bizim bedenimizi oluşturan hücreler neymiş, Toprak veya, kemal bulmuş elementler. öyle olunca. onlar nerden geldi. toprakdan öyleyse, ölünce yine ona topraga dönecegiz.
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
لَّذِينَ إِذَا أَصَابَتْهُم مُّصِيبَةٌ قَالُواْ إِنَّا لِلّهِ وَإِنَّا إِلَيْهِ رَاجِعونَ
Ellezîne izâ esâbethum musîbetun, kâlû innâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn.
(BAKARA Suresi 156. ayet)
cenaze duası
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
اِنَّا للهِ وَ اِنِّا اِلَيْهِ رَاجِعُون
İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn
(Biz Allah’tan geldik ve ona döneceğiz)
peki bu neden ölülere denilir bilirmisiniz, cünkü toprakdan geldik, topraga dönecegiz demekdir.
öyleyse toprakda da O var. toprakda da O tecelli ediyor, cünkü "O ndan geldik O na döncegiz." Allah dan geldik Allah a dönecegiz manasinida ifade eder bu ayet.
Hz Ali gibi yigit olsan
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
لا فتى الا على لا سيف الا ذوالفقار
“Lâ fetâ illâ Alî, lâ seyfe illâ zülfikār”
deseler senin hakkiinda, biri gelir şehit ederde gömerler azizim.
Hz ömer gibi celadetli olsan, şeytan sana görünmekden korksa, onuda biri şehit eder gömerler azizim. dönüşümüz O nadir azizim. bizim hücrelerimiz toprakdan, sonunda O bizi geri cagirinca, yeniden yogrulup, yeni beden olmak için topraga karişiriz. Amellerimize göre, cennet veya cehenneme müstehak oluruz.
ve anlaki, sen toprak olunca, elmentlerine cözülünce, ya demirin fazlaysa agirligin sebebi ile diplere dogru süzülür inersin, yahut hardal tanesi kadar kibirin varsa, o kibirin dibe inip magmada yanmadan, cennete cikmak yokmuş. ve hal böyle olunca o cözülen elementler bir başka bitki tarafindan yenilip, senin o parcalarin, artik yolu ögrendiyse, artik tekrar yüze cikip, bir biber dometes,... olup vişne kiraz,armut, ayva olup insanlar koparip yesin diye, SIRA beklerisn. Eger bir insan koparip yerse, yeni beden buldun, can buldun demekdir. öyleyse nasil olurda haşir hadisesi yalan olsun, yine azap yalan olsun, yine cennet cehennem yalan olsun, sen işde bir beden ve hayat bulunca artik orasi cennet işde, artik bir hücre isen, beden senin için oksijen ve lokma için rizik yer icer, icine alir ve sen orda canli olursun, duyarsin amma, bu halinle degil artik, bu beden bütündü amma, artik parclarina ayrildin ve başka başka bedenlere yol aldin, ve onlarda artik bir üst kata yol aldinsa, artik başka bir alemde dogdun, yani başka bir bedende yani alemde can buldun. cünkü insan bedeninde neler oluyor bilmez, amma hücreler bilir degilmi! ve
"toprak topraga, kuller kullere, tozlar tozlara olan, cenaze cümlecigi"
"ashes to ashes, earth to earth and dust to dust"
toprak olanlar topraga amma, cehennem için olanlar ise cehhenmde yanip küllere karişcak ve tozlar tozlara ve cennetlikler ise yeniden can bulcaklari bir bedene dogru tekamül yoluna girecekler. yol bitmiyor işde.
"Biz, O ndan geldik ve yine O na döneceğiz."
deki O ile atfedilen Allah ise o zaman gecen haftaki anlattigimiz mesele, Ateşe tapanlarin ateşe tapmalarina sebeb olan, allahin tur daginda ateşe tecelli etmesiydi, bu hafta ise analattigimiz mesele ise , o hem ateşde, hemede suda, yani rahmette hemde toprakda tecelli eder, hani işde ona dönecegizdeki, O da, O. yani toprkdada O var, o zaman yerde de göktede, heryede yalnizca o var. yokki ondan gayri bir nesne, öyleyse, Hep bir agizdan "la ilahe illallah, muhammedun rasulullah." diyelim ve diyelimki yine "LA MEVCUDE iLLA HU" yokdru ondan gayri birşey, şey işde, başka birşey, yokdur ondan gayri hicbirşey.
HERKESiN ŞEYTANI VARMIDIR
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
قَالَ مَا مَنَعَكَ أَلاَّ تَسْجُدَ إِذْ أَمَرْتُكَ قَالَ أَنَاْ خَيْرٌ مِّنْهُ خَلَقْتَنِي مِن نَّارٍ وَخَلَقْتَهُ مِن طِينٍ قَالَ فَاهْبِطْ مِنْهَا فَمَا يَكُونُ لَكَ أَن تَتَكَبَّرَ فِيهَا فَاخْرُجْ إِنَّكَ مِنَ الصَّاغِرِينَ قَالَ فَأَنظِرْنِي إِلَى يَوْمِ يُبْعَثُونَ قَالَ إِنَّكَ مِنَ المُنظَرِينَ قَالَ فَبِمَا أَغْوَيْتَنِي لأَقْعُدَنَّ لَهُمْ صِرَاطَكَ الْمُسْتَقِيمَ ثُمَّ لآتِيَنَّهُم مِّن بَيْنِ أَيْدِيهِمْ وَمِنْ خَلْفِهِمْ وَعَنْ أَيْمَانِهِمْ وَعَن شَمَآئِلِهِمْ وَلاَ تَجِدُ أَكْثَرَهُمْ شَاكِرِينَ قَالَ اخْرُجْ مِنْهَا مَذْؤُومًا مَّدْحُورًا لَّمَن تَبِعَكَ مِنْهُمْ لأَمْلأنَّ جَهَنَّمَ مِنكُمْ أَجْمَعِينَ
Kâle mâ meneake ellâ tescude iz emertuke, kâle ene hayrun minhu, halaktenî min nârin ve halaktehu min tîn.
Kâle fehbit minhâ fe mâ yekûnu leke en tetekebbere fîhâ fahruc inneke mines sâgirîn
Kâle enzırnî ilâ yevmi yub'asûn. Kâle inneke minel munzarîn. Kâle fe bimâ agveytenî le ak'udenne lehum sırâtekel mustekîm
Summe le âtiyennehum min beyni eydîhim ve min halfihim ve an eymânihim ve an şemâilihim, ve lâ tecidu ekserehum şâkirîn
Kâlehruc minhâ mez'ûmen medhûrâ(medhûren), le men tebiake minhum le emleenne cehenneme minkum ecmaîn
(A'RAF Suresi 12-13-14-15-16-17-18 ayetler)
Meali :
"Allah buyurdu ki: Ben sana emrettiğimde seni secde etmekten alıkoyan nedir? İblis: Ben (yaratılış olarak) ondan daha üstünüm.Çünkü sen beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın (İblis, ateşin çamurdan daha üstün şerefli gördü). Allah (İblis'e) buyurdu ki: O halde in oradan (cennetten)! Orada büyüklük taslamak haddin değildir. Çık (cennetten)! Çünkü sen, aşağılıklardansın.(İblis, Allah'ın rahmetinden ümidini kesince) şöyle dedi: Bana, (insanların) tekrar dirilecekleri güne kadar mühlet ver. Allah buyurdu ki: Haydi, sen (birinci sûra üfleninceye kadar) mühlet verilenlerdensin.İblis dedi ki: Öyle ise beni azdırmana karşılık, yemin ederim ki, ben de onları (insanları) saptırmak için senin dosdoğru yolunun üzerine oturacağım (onları İslâm'dan saptıracağım).Sonra onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından geleceğim (onları haktan saptırıp bâtılı onlara güzel göstereceğim) ve sen, onların çoğunu şükredenlerden bulmayacaksın. Allah buyurdu ki:Haydi, yerilmiş ve kovulmuş olarak oradan (cennetten) çık! Andolsun ki, onlardan kim sana uyarsa, seni de onları da hepinizi cehenneme dolduracağım!"
(A'RAF Suresi 12-13-14-15-16-17-18 ayetler)
gecen haftaki sohbetteki KASAS Suresi 29 ve 30. ayette gecen إِنِّي أَنَا اللَّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ "innî enallâhu rabbul âlemîn." deyince "enel hak " meselesinin hak oldgunu, ve bizer halife olarak hatim okurken, veya bu ayeti okurken, gizlice ENEL HAK demiş oluyoz demişdik. ve bu haftaki ayette ise, her ne kadar o sözü söyleyen şeytan aleyhillane olsada, biz o ayeti okuyunca, birinci tekil zamiri kullaninca, "ben" demiş oluyoruz, ve o fiilin faili gizlice biz olmuş oluyoruz, o ayet nedir?
"halaktenî min nârin ve halaktehu min tîn." ve hal böyle olunca muhammedin dedigi :
Hz. Âîşe şöyle rivayet eder:
“Rasulullah bir gece yanımdan çıkıp gitmişti. Ben bundan dolayı kıskançlık duydum. Biraz sonra geldi ve benim kıskandığımı hissetti. Bana:
‘Neyin var ey Âişe, yoksa kıskandın mı? ‘ diye sordu.
Ben, ‘Neyim olacak, benim gibisi senin gibi bir zatı kıskanmaz mı?’ dedim.
Rasulullah, ‘Sana, şeytanın mı geldi?’ dedi.
Ben, ‘Ey Allah’ın elçisi, benimle beraber bir şeytan mı var?’ dedim.
O da, ‘Evet...’ dedi.
‘Her insanın yanında bir şeytan mı var?’ dedim.
O da, ‘Vardır’ dedi.
Bunun üzerine ‘Senin de var mı ey Allah’ın Rasulü?’ diye sordum.
Şöyle buyurdu: ‘Evet, var. Fakat Rabbim bana yardım etti de benimki teslim oldu.’”
(Müslim, Münafıkun, 11)
yani herkesin onunla birlikte olan bir şeytani olduguna delildir ve o ayette bizim birinci tekil şahisla haaşa ve kella ne diyoz "beni ateşden onu tiynden yarattin" dememiz işde o şeytanimiza atfendir. ve beni dememiz bunu okurken "ben" yani yine enel hak meselesi yani, bu sefer insan şeytanda olabiliyormuş, yani öyle olunca şeytanda insanin kendisi oluyor, cünkü birinci tekil zamiri kullanan biziz, ve kuran okumak demek onu öyle orda yazdigi gibi okuyup kullanmak demek, ve öyle olunca, şeytanida yaratan yine O, Ondan gayrisi yokkine.
[attachment=38470]
böyle olunca insan ve cin ters ve düz çorap gibidir yani insanin ters dönmüş hali, "yani sag kolXsol kol" nasil işde sag el, sol elin ters dönmüş hali degilmi, simetri mucizesi yani, işde cinlerledeinsan ayni simetriyi oluşturur yani tatli aci, siyah beyaz gibi insanin ters ve ZIDDI yani simetrisi, ve şeytanlarda onlardan bir taifedir, yani grupdur, öyle olunca Gecen haftaki vaazda dedigimiz "Yarah" yani acilmiş hali ile "Ya rahman, ya rahim" yani zeker ve rahim. işde kadindaki hali, resimdeki düz corap gibi, yani rahim, ice dogru, ve giyilen yeri ici, ve erkek ise ters corap gibi, yani dışa dogru, giyilen yeri dışı yani "bismillahirrahmenirahim" yani sag el sol el gibi ters düz, simetri.
ve Allah kuranda buyuruyorki
"Aranızda cehenneme uğramayacak (görmeyecek) hiç kimse kalmayacaktır. Bu Rabbinin kesinleşmiş bir hükmüdür."
(meryem suresi 71)
öyle olunca herkesin bir şeytaninin olmasi normal cünkü o da insanin simetrisi ve cehenem için halkolmuş olani, yani ateşden ve toprakdan olani, yani ins ve şeytan veya cin
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
وَضَرَبَ لَنَا مَثَلًا وَنَسِيَ خَلْقَهُ قَالَ مَنْ يُحْيِي الْعِظَامَ وَهِيَ رَمِيمٌ لْ يُحْيِيهَا الَّذِي أَنشَأَهَا أَوَّلَ مَرَّةٍ وَهُوَ بِكُلِّ خَلْقٍ عَلِيمٌ
Ve darabe lenâ meselen ve nesiye halkahu, kâle men yuhyil izâme ve hiye remîm.
Kul yuhyîhâllezî enşeehâ evvele merratin, ve huve bi kulli halkın alîm.
Meali :
Ve kendi yaratılışını unutup Bize misal getirdi: "Kemiklerimiz çürüyüp dağılmış haldeyken kim onlara can verecek diriltcek?" dedi.
Ey peygamber! Onlara şöyle söyle: “Hani o kemikleri ilk defa yaratıp, hayat veren var ya, işte O yeniden diriltecek. Çünkü O, her tür yaratma eyleminin bilgisine sahiptir.”
(YASİN Suresi 78 - 79. Ayet)
Bu ayeti nasil anlamamiz lazim :
seni ilk yaratan(Dogurtan ve doguran) kim? yani ilk rahman kim? ilk baba, ilk yarah yani rahman rahim, yani onlar anen(ilk rahim) baban(ilk rahman) olan halifeler, peki onlari kim yaratti (dogurttu ve dogurdu) onlarin annesi babasi olan yarah yani rahman rahim deden ve ninen, ve onunda onunda ninesi dedesi,.... derken, ve ilk yaratilan, Hz adem ve ademdeki rahmani(zekeri), ademe veren ulu rahman ilk bölünmez bütün, ve ondan bir parca koparip ilk rahaman ve rahim olan, ve anne va baba olan hz ademi ve havvayi halkeden, ilk zeker ve rahimi halkeden. ve öyle olunca yaratan yani zeker ve rahimmiş, yani (Bismillahirrahmnirrahim) Allah - rahman - rahim. yani insani kendi suretinde yarattiya atfen, yani ve
Hadisde Gecen
"...Sonra Allâhü Teâlâ hazretleri, onların (yeni arazinin ve ölülerin) üzerine Arş’ın altında meni şeklinde bir yağmur yağdırır. Göğe yağmasını emreder. O da kırk gün yağar, herkes dirilir."
denilen haşr hadisesi, yani ilk yaratan ve yaratmayi bilen, rahman olan Allah, ve öyle olunca, meni ise yedigin icdiklerinden oluşan bir tohum, öyle olunca seni yeniden diriltmesin işde bir başka anne babada senin parclarin yeniden meni olunca, seni o ulu zekerin parcasi olan zeker ile yani sirattan rahme ulaştirir, cennete ulaştirir, ve orda, ilk yaratma herzaman cennettedir işde, ve öyle olunca arindirlimiş temiz sterilize mekan "rahim yumurta ve cenin" ve hal böyle olunca işde ondan geldik ona döncegiz, ve ona dönünce toprak olunca, eger iyi amel ettiysek, yeniden yüze cikip bir filiz bir bitki olup hemen bir bedne gecebiliriz, amma eger demir veva civamiz fazlaysa, derinlere derinlere gideriz Allah muhafaza. insanin hertarafi civa degildir amma, civasi fazla olan olabilir, yine demir vücudunda fazla olabilir, yani yaptiginla yediginle ve ona göre ne amel işlediginde yediklerin ile alakali, ve öyle olunca, temiz yiyip temiz giymek, ve temiz işler tutmak, işde cennete götürür, yeni bir bedende can olmaya götürür yine kötü ameller, kötü fikirler de insani dibe dogru ceker karanliklar yurduna, allah muhafaza. ve ne buyuryuor rabbim
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
رَبَّنَا إِنَّكَ مَن تُدْخِلِ النَّارَ فَقَدْ أَخْزَيْتَهُ وَمَا لِلظَّالِمِينَ مِنْ أَنصَارٍ
Rabbenâ inneke men tudhılin nâre fe kad ahzeytehu, ve mâ liz zâlimîne min ensâr.
Sadakallahul Aziym ALİ İMRAN Suresi -192 ayet
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Meali :
“Rabbimiz! Sen kimi cehennem ateşine sokarsan, onu rezil etmişsindir. Zalimlerin hiç yardımcıları yoktur.”
Sadakallahul Aziym ALİ İMRAN Suresi -192 ayet
herkes isditadi ve fiilleri amelleri dogrultusunda, ya cehenneme odun olma yolundadir, yada cennete nimet olma yolundadir.
Rabbim, mehdi ve cemaatine, ölüpde"O ndan gelip O na yani Topraga döndügünde" önce bir cennet nimetine yol bulup filiz ve bitki olmayi, ve sonrada yeniden toplanip haşrolcaklari, imanli bir bedene dogru yol bulmayi nasip etsin.
---oOo---
أَأَللَّهُمَّ أَرِنَا الْحَقَّ حَقاً وَ ارْزُقْنَا اتِّبَاعَهْ وَ أَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَ ارْزُقْنَا اجْتِنَابَهْ
''Allahım! Bizlere, hakkı Hak gösterip ona tabi olmayı, bâtılı da Bâtıl gösterip ondan yüz çevirmeyi nasib eyle..! '
وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Ve âhıru da'vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîne, Amiyn.
Elfatiha maassalavat.
سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ
Sübhâneke Allahümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfirullahe ve etûbu ileyk.
--OoO--
Kar©glan
Başağaçlı Raşit Tunca
Schrems, 15 Şubat 2016 2016 Pazartesi
Original Kar © glan
|
|
|
Fuad Nedir ? Önden Giden Nedir?(Kar©glanin 6 Şubat 2016 Vaazi) |
Posted by: RasitTunca - 05-29-2018, 05:12 PM - Forum: 2016 Tasavvuf Sohbetleri Arşivi
- No Replies
|
 |
Fuad Nedir ? Önden Giden Nedir?
(Kar©glanin 6 Şubat 2016 Vaazi)
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
وَلاَ تَقْفُ مَا لَيْسَ لَكَ بِهِ عِلْمٌ إِنَّ السَّمْعَ وَالْبَصَرَ وَالْفُؤَادَ كُلُّ أُولئِكَ كَانَ عَنْهُ مَسْؤُولاً
---
مَا كَذَبَ الْفُؤَادُ مَا رَأَى
---
تَفَقَّدَ الطَّيْرَ فَقَالَ مَا لِيَ لَا أَرَى الْهُدْهُدَ أَمْ كَانَ مِنَ الْغَائِبِينَ
Sadakallahul Aziym İSRA Suresi 36. ayet ile Necm Suresi 11. ayet ve NEML Suresi 20. ayet
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Ve lâ takfu mâ leyse leke bihî ilmun, innes sem’a vel basara vel fuâde kullu ulâike kâne anhu mes’ûlâ
---
Mâ kezebel fuâdu mâ rae
Meali :
Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve Fuad, bunların hepsi ondan sorumludur.
---
Gözünün gördüğünü Fuad yalanlamadı.
---
Süleyman, kuşlara göz atıp yokladı ve şöyle dedi: “Hüdhüd’ü niçin göremiyorum? Yoksa kayıplara mı karıştı?”
Sadakallahul Aziym İSRA Suresi 36. ayet ile Necm Suresi 11. ayet ve NEML Suresi 20. ayet
---oOo---
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
"Zenginliği dilediğime; ilmi ise çalışana/dileyene veririm"
( Hadis-i Şerif )
"Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
"Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ ibrahîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
Yolculugumuza başliyoruz :
gecen haftalarda nefsin rütbelerinden en son "nefsi kamile" ve sonrada "Mürşidi Kamilden" bahsettik ve ondan sonraki makaminda "safiye makami" oldugunuda söyledik ve ondanda ötede "ihsan Makami" vardir.
CİBRİL HADÎSİ diye bilinen bir hadisde ihsan makami hakkinda peygamberden bize varid olan:
Cebrail aleyhisselâm, Hz. Peygamber'in de aralarında bulunduğu bir sahabe topluluğuna insan suretinde gelmiş, iman, İslâm, ihsan ve kıyamet alâmetleri gibi bazı soruları Allah Rasûlüne sorarak cevaplarını almıştır. İşte Cebrail (a.s.)'in bizzat soru sorarak ve cevaplarını tasdik ederek telkin ettiği bu hadise "Cibril hadîsi" adı verilmiştir.
Abdullah b. Ömer'in, babası Hz. Ömer'den naklettiği bu hadis şöyledir:
"Bir gün Rasûlullah (s.a.s.)'in yanında bulunduğumuz sırada âniden yanımıza, elbisesi bembeyaz, saçı simsiyah bir zat çıkageldi. Üzerinde yolculuk eseri görülmüyor, bizden de kendisini kimse tanımıyordu. Doğru peygamber (s.a.s.)'in yanına oturdu ve dizlerini onun dizlerine dayadı. Ellerini de uylukları üzerine koydu. Ve:
"Ya Muhammed! Bana İslâm'ın ne olduğunu söyle" dedi. Rasûlullah (s.a.s.): "İslâm; Allah'tan başka ilâh olmadığına, Muhammed'in de Allah'ın Rasulü olduğuna şehadet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman ve gücün yeterse Beyt'i hac etmendir" buyurdu. O zat: "Doğru söyledin" dedi. Babam dedi ki: "Biz buna hayret ettik. Zira hem soruyor, hem de tasdik ediyordu."
"Bana imandan haber ver" dedi. Rasûlullah (s.a.s.): Âllah a, Allah'ın meleklerine kitaplarına, peygamberlerine ve ahiret gününe inanman, bir de kadere, hayrına şerrine inanmandır" buyurdu. O zât yine:
"Doğru söyledin" dedi. Bu sefer:
"Bana ihsandan haber ver" dedi. Rasûlullah (s.a.s.):
" Allah'a O'nu görüyormuşsun gibi ibadet etmendir. Çünkü her ne kadar sen onu görmüyorsan da, o seni muhakkak görür" buyurdu. O zat:
"Bana kıyametten haber ver" dedi. Rasûlullah (s.a.s.) "Bu meselede kendisine sorulan, sorandan daha çok bilgi sahibi değildir" buyurdular.
"O halde bana alâmetlerinden haber ver" dedi. Peygamber (s.a.s.):
"Câriyenin kendi sahibesini doğurması ve yalın ayak, çıplak, yoksul koyun çobanlarının bina yapmakta birbirleriyle yarış ettiklerini görmendir" buyurdu. Babam dedi ki:
Bundan sonra o zat gitti. Ben bir süre bekledim. Sonunda Allah Rasûlü bana: "Ya Ömer! O soru soran zatın kim olduğunu biliyor musun?"dedi. "Allah ve Rasûlü bilir" dedim.
"O Cibrîl'di. Size dininizi öğretmeye gelmişti" buyurdular.
(Buhârî, İman 1; Müslim, İman 1)
ihsan makami alaca düşmüş üzüm gibi, kendi eripte ona bakanlarida erdiren bir makam. ona bakmak ermek için yeterli olan makam, yani
"ayinesi iştir kişinin , lafina bakilmaz" denilen makam. yani işde peygamberi ömründe bir defa gören ashab olur, onlarin makamina bin evliya cikamaz dedikleri makam. yani bir ilmi aynel yakin ögrenenler demekdir, yani peygamber şunu söylerken oradaydim, ve gördüm duydum, veya şöyle yaparken onu gördüm diyenlerrin bizatihi müşahede makami. ve Allahi görmeye kim gitti, muhammed Mustafa (S.A.V) ve miracda gördü geldi. ve o makamin o zamandaki tek sahibi muhammed mustafa, onu görüp bilen bir o var, yani tek ihsan makami sahibi kimse, Allahi gören daha iyi bilir degilmi, yine ruhullah onunla ruhen görüşen, yine Hz. Musa kelimullah, oun ile kelam eden yani konuşan, yine Hz. ibrahim halil makami, onunla dostluk eden yarenlik arkadaşlik eden,.... ve işde ihsan makami bir bakişda erdiren makam "üzüm üzüme, baka baka erer" demiş atalar. yine
"Oğul babadan görür; at oynatmayı Kız anadan görür; sofra donatmayı."
(Türk Atasözü)
Görerek erme ve bunun bizdeki ilk hali, her ne kadar biz Allahi görmesekde, Allah bizi görüyor diye iman edip öyle amel işlemek. ve Kudsi hadisdeki "şayet onlar beni görselerdi...." hadisi ile Allahi görüyor gibi ibadet etme makami. Bu makamda durdukca, artik Allahin tecelliyatlari, sana veya ona buna, gün gün aşikare olmaya başlar, ve bugün şu, yarin bu, derken Allah in ilim deryasina dalan bir kuş gibi olunur, ve fakat nefes almak için arada bir artik cikmak gereksede, ordan cikmak istenmeyecek kadar tatli bir makam.
---oOo---
nerdeyse peygamerimizi kürt ilan etcekler, neymiş selahaddin kürtmüş, neymiş bilmem taa peygamberimizden öncesine gidiyorlar, onlardan kürt varmiş hikayesi okuyorlar.
lan dangil şimdiye kadar türk denen bir IRK var ve onlar bir degil onlarca türk devleti kurmuşlar, yine germiyanlar yani almanlar türklerden ayrilan bir başka IRK germiyanogullari onlarda alman devleti kurmuşlar, paris veya "p harfi p harfinin vatani ve paris parisiler veya farisiler yani fransa yine farisilerden oraya gidenler fransayi kurmuşlar halbuku onlarinda özü yine türk cünkü farisiler ateşperestler yani şaman türkleri yani mecusiler , hani yanlişmi bu, hani gecen haftalarda hindularin nasil bir yanilgiya düşdüklerini bahsettik ayni durum, yani Allah ateşde de tecelli edince, onlarin angutlari, Allah ateş sananlar, daha akillar olgunlaşmamiş gördügünde takilip kaliyor. hani bir şarki duyarsin, o gün ve birkac gün artik onun nakaratlari akilda döner dururya, işde mecusilerde yani ateşperestlerde, allahin ateşe tecelli edip, konuşdugunu görünce duyunca, sandilarki Allah Ateş dir. ve ona tapmaya başladilar. yanlişmi hayir bütüne bakabiliyorsan hayir yanliş degil, cünkü "la mevcude illa hu" deyince ondan gayri bir varlik olmayinca, ateşdede Allah var, öyle olunca, ateşe tapanda, Allaha tapmiş oluyor, amma nüans farki ile sapkinliga düşüyor yani.
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
فَلَمَّا قَضَى مُوسَىالْأَجَلَ وَسَارَ بِأَهْلِهِ آنَسَ مِن جَانِبِ الطُّورِ نَارًا قَالَ لِأَهْلِهِ امْكُثُوا إِنِّي آنَسْتُ نَارًا لَّعَلِّي آتِيكُم مِّنْهَا بِخَبَرٍ أَوْ جَذْوَةٍ مِنَ النَّارِ لَعَلَّكُمْ تَصْطَلُونَ
فَلَمَّا أَتَاهَا نُودِي مِن شَاطِئِ الْوَادِي الْأَيْمَنِ فِي الْبُقْعَةِ الْمُبَارَكَةِ مِنَ الشَّجَرَةِ أَن يَا مُوسَى إِنِّي أَنَا اللَّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ
Fe lemmâ kadâ mûsâl ecele ve sâra bi ehlihî ânese min cânibit tûri nârâ(nâren), kâle li ehlihimkusû innî ânestu nâren leallî âtîkum minhâ bi haberin ev cezvetin minen nâri leallekum testalûn. Fe lemmâ etâhâ nûdiye min şâtııl vâdil eymeni fîl buk’atil mubâraketi mineş şecerati en yâ mûsâ innî enallâhu rabbul âlemîn.
KASAS Suresi 29 ve 30. ayet
Meali :
Mûsâ, süreyi tamamlayıp ailesiyle yola çıkınca, Tûr tarafında bir ateş görmüş ve ailesine, “Siz burada kalın, ben bir ateş gördüm, (oraya gidiyorum). Umarım oradan size bir haber ya da ısınmanız için ateşten bir kor getiririm” dedi. Mûsâ, ateşin yanına gelince, o mübarek yerdeki vadinin sağ tarafındaki ağaçtan şöyle seslenildi: “Ey Mûsâ! Şüphesiz ben, evet, ben âlemlerin Rabbi olan Allah’ım.”
KASAS Suresi 29 ve 30. ayet
Bu ayet gösteriyorki o kutsal Ateşde, alemlerin Rabbi olan Allahmiş, ve Allah o ateşde tecelli etmiş, ve oranin halki işde, o yüzden mecusi olmuşlar. Ateşe Allah diye tapmişlar yani. yanlişmi? hayir bütüne bakinca, hayir yanliş degil amma, detayda kalinca, bütünü göremeyince yanliş oluyor.
Mutasavvuf Ahmed Hulusi bir makalede diyorki :
Bize göre, yani beş duyulu birimlere göre, içinde yaşadığımız bir evren; ve gene bize göre makro-mikro sayısız âlemler mevcuttur… Ancak dikkat edelim, bütün bunlar, hep, gözle algıladığımız verilere göre, böyledir!
Oysa…
Şu içinde bulunduğunuz mekânı alsalar, tavanını açarak, altmış milyar defa büyütme kapasitesi olan elektron mikroskobunun lâmına oturtsalar…
Ve sonra da siz geçip o mikroskobun üzerinden, az önce içinde bulunduğunuz mekâna baksanız…
Acaba ne görüyor olacaksınız?..
Bir milyar defa büyütme ile biz bir cismi değil, o cismin atom bileşenlerini görürüz!.. Hele, bu sayı 60 milyara ulaştığında… Gözümüzde bütün insanlar, eşyalar, koltuklar, yazıhaneler veya odadaki diğer cisimler tamamıyla kaybolacak; beynimizin vereceği hüküm tümüyle değişecektir!.. Ve…
Gayrı ihtiyarî ağzımızdan şu sözler dökülecektir; “Aaa, burada hiçbir şey yokmuş!.. Şuraya bak, sadece atomlardan, onların çevresinde dönen elektronlardan başka bir şey göremiyoruz!.. Peki nereye gitti bunca insan ve eşya!??”
Bu konuşmayı yapan beyin, az önce, mikroskoba bakmadan evvel, burada insanlar ve eşyalar var diyen beynin ta kendisidir! Beyin aynı beyindir de, değişen sadece algılama boyutu ve algılama aracına getirilen ek kapasitedir!
Demek ki beyin önce, mevcut algılama aracına göre çeşitli şekillerde ve insanların varlığına dair hükümler verirken; algılama aracının kapasitesi genişletildiği anda, bu hükmünü değiştirerek, burada atomlardan, çekirdek etrafında dönen sayısız elektronlardan başka birşey yok şeklinde yargıya varmaktadır!..
Acaba, biz, bu güçlendirilmiş mercekler dizini ile yani elektron mikroskobu ile yaşamak, böyle doğup böyle ölmek zorunda olsaydık… Şimdi hâlâ, bugün varlığını iddia ettiğimiz şeylerin mevcudiyetini iddia edebilecek miydik?.. Yoksa, üzerinde yaşadığımız Dünya’nın, uzayın ve algıladığımız her şeyin, atomların bileşmesinden meydana gelmiş tek bir yapı olduğunu mu savunacaktık?..
Şayet beynimiz; altmış milyar büyütme kapasitesine sahip bir elektron mikroskobu yerine, on trilyon defa büyütme kapasitesine sahip bir elektron mikroskobu ile evrene bakmak durumunda olsaydı; biz, gene ayrı ayrı cisimlerin, insanların varlığından söz edebilecek miydik?..
Yoksa, algılayacağımız, mevcut, bölünmez, parçalanmaz, süregiden sonsuz, sınırsız TEK mi olacaktı?..
Şayet anlatmak istediğim bu hususu size ulaştırabildimse…
Geldiğimiz bu noktada size izaha çalışacağım şey şudur:
GERÇEKTE, mevcut olan tek, bölünmez, parçalanmaz, sınırsız-sonsuz olan TEK’tir!.. AHAD’dır!.. Eşi, misli, benzeri, mikro ya da makro planda kendisinin dışında hiçbir şey olmayan “ALLÂH AHAD”dır!
Ancak biz, mevcut algılama araçlarımıza bağımlı olarak, o TEK yapıyı, çok parçalardan oluşmuş bir bütün gibi değerlendirme yanılgısı içindeyiz… Çünkü, beynimiz kesitsel algılama araçlarına göre hüküm vermekte!..
Oysa beyin, kesitsel algılama araçlarının yani beş duyusunun son derece sınırlı değerlendirme kapasitesiyle kayıtlı kalmasa… Bu sınırlar içinde algıladığı verileri, yalnızca, evrendeki sayısız varlıklardan birer kesit veya birer örnek kabul etse…
Sonra derin bir tefekkür ile, algılayabildiği örneklerden, daha nelerin mevcut olabileceğini tespit edebilse… Ve sonra, onların yapısal derinliklerine doğru, boyutsal bir seyahat yaparak, evrensel öz ile karşılaşsa… Ve nihayet kendi “ben”liğinin dahi o evrensel “öz” içinde “yok” oluşunu fark edebilse…
İşte bu işin çok önemli birinci yanı!
Konunun ikinci önemli yanı da şurası…
Hz. MUHAMMED’in açıkladığı “ALLÂH”, “AHAD” yani sınırsız-sonsuz, zerrelere ayrılmaz olduğuna ve bu durum her yöne ve her BOYUTA şâmil bulunduğuna göre; bu takdirde, O’nun varlığı yanı sıra var olabilecek ikinci bir varlık, nerede, hangi BOYUTTA veya hangi başlangıç noktasında O’nun varlığına bir sınır çizerek, kendine yer açabilecektir?!!
“AHAD ALLÂH” dışında var kabul edilecek ikinci bir varlığın, TANRI’nın yeri neresidir?..
“ALLÂH”ın içinde mi, yoksa dışında mı?!!
Makale sonu
---oOo---
---O---
önce başladigimiz konuyu tamamliyalim, ve bunlar gösteriyorki her irk Türkden amma, kürtten degil, cünkü, türkün gavurun bir memleketi ve vatani, vataninin milletinin ismi varda, sizin niye yok, siz bir vatan kurcak kadar akillimi degildiniz şimdiye kadar, yada bütünün icindeki sadece bir parcamisiniz. şimdi mi akliniza geldi bir vatan kurmak, akliniz nerdeydi şimdiye kadar, madem o kadar köklü bir mlletseniz. ve hani Hz ibrahimin soyu niye urfadan yayilmadida, niye o gitdi mekkeye birakdi hacerle ismaili, yine ishak soyu nerde, hani urfadanmi ilerlemiş ishak soyu, yakup soyu. yakup yusuf ise misirda, hani nerde kürt soyu, nerde bana bir söyleyin, urfadan devam edenler, nemrut soyu ve kertenkele soyu degilde ne, zaten ibrahim ateşe atilinca o gezegen birakildi, nemrut ve soyu orda kaldi, ve onlardan bir muster alinip yeni göge gecildi dedik gecen hafta. öyle olunca yani aynen firavunun emmaresi olan, civa alinip öbür göge marsa gecilmesi gibi, ibrahim ümmetinin gezegeni merkürdende de demir alindi diger yüksek göge gecildi, yakuba varildi, odan sonra kürtlere, degil dangil pkk köpekleri, bunlarida millet kabul eden avrupa ve amerikan pislikleri anladinizmi, Allah kertenkele soyunu kaldirmiş yeryüzünden, neymiş onlar, dinazor soyu, vahşi yani dangillar dangil hayvan soyu, Allah onlari tükemtişmi, soyunu kurutmuşmu? kurutmuş ve kala kala bir timsah bir kertenkele bukallemun yilan ve benzeri bir kac muster birakmiş, onunda sebebi onlarin bulundugu ibrahim gezegeni, soyu yilan ve soyu yani şeytan ve soyunun bulundugu gezegende boşlatilip gaviz yapilinca onun dönüşdügü elmentin de dünyada bulunup insanoglunun emrine verilmesi icindir, yani demirin yararli hale gelmesi icindir, ayni civanin yani firavun iman edince onun soyununda insanliga hizmet etmeye mecbur edilmesi gibi. cünkü insanoglu gerekince civayida fizikde kimyada dünyayi mamur etmekde , yani imar etmekde kullanir. cünkü civali termometreler icad oldu,ve firavunlar soyuda hizmete devam ediyor halen. oda sonunda iman etmişmi? etmiş. kabul olmuşmu onun imani? olmuş olmasa civali termomotre gibi faydali bir nesne olamazdiki, yani Peygamber buyurdu
“İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır.” (Buhârî, Mağâzî, 35.)
Kurali geregi civada, soyuda insana hizmet etmeyi kabul edip, ona musahharligi kabul edip, artik iman etmiş olan, hemde kötülügün dibine vurmuş birileri olarak .
ey kürtler sizin azicik firavun kadar akliniz varsa, amma olsaydi ibrahim soyu urfada kalirdida, yakup yusuf firavun memleketine gitmezdi, leylegin boklulari gibi siz urfada kalmişsiniz, birakin artik o öldürmeyi kaldirmayi, vatan kurmayi bütüne teslim olun yeter, biz size zaten icimizde yer vermişiz. cibilliyati timsah olan kertenkele cinsinin en iyisi hz vahşiye, yani sizin en iyinize muhammed mescdinde diregin arkasi düşdüyse ve o dediyse hamzayi öldürmek vahşiyati ve densizilignden dolayi, utancindan dolayi, doya doya muhammedin yüzüne bakamadigini söyliyen, diregin arkasindan mual mual bakan adam olan Hz Vahşi yani timsah. sizde ondan dah iyi olmaycaginiza göre, bundan daha fazlasini istemeye cüret etmeyin, ve ahmakliginda lüzümü yok, ve Hz Nuh un yilan ve kertenkle gibi vahşileri en alt kata alip onlari gemide azarladigi, yukari katllara cikipda gemidekileri korkutmayin, yukari cikmayin, siz en alt katta duracksiniz demesi gibi, ben de MHD olarak sizi azarliyon ve diyorumki:
"insanlari korkutmayi birakin, yerinizde adam gibi oturun."
---oOo---
Ezanda iki manidar mesele vardir, sagdan hayata gelenlere, yani saidlere, dirilip dikilip dogrulmak vardir, o yüzden sagdakilere dönülür ve denilir "Hayyalesselath" haydi dikilip dogrulmaya yani topragi delip yüze cikmaya demekdir.
oysaki soldakilere yani şakiler olarak hayata gelenlere, kötüler ve karanlikdakiler için ne denlir, sola dönülür "Hayyalelfelah" denilir. ey firavun gibi, kürtler gibi kertenkele gibi veya dünydaki kötü ve vahşi olanlar, ve civa gibi demir gibi dünyanin derininde olanlar size düşen haydi karanlikdan, yani derinden aydinliga cikmaya diye cagrilir. yani dikilip dogrulmaya degil, yani bitki olmaya degil, daha onlar maden ve maddeler olarak tekamül etmek zorundalar, cünkü bir devre alt kisimda onlar, nefislerinin rütbeleri bir alt basamakda, merdiven basamak basamak, onlar madde olarak yüze cikacaklar, sonra onlari bitkiler yiyecek, ve bitki olacaklar, onlarin önce süzülüp yukari cikmalari lazim, yani karanlikdan aydinliga cikmalari lazim Allahdan nur ve Işik aydinlik istemeleri lazim, yani gecenin dibine vurunca, karanligin sonundaki aydinlik, kar ve kar beyazi görünce iyilige dönmeleri lazim ki, oysaki bitki olup can kazanmiş olanlara drilip dikilmek emri var salat emri var. demir canli fakat demirin insana gecmesi hayat bulmasi için için, onun önce bitkiler tarafindan yenmesi, ve insana zarar vermiyen bir yumuşaklik ve kibarliga insana zarar vermeyen, ve faydali olan bir domatese ve bibere, yani mesala demir tekamül edince, demirin ispanak olmasi lazimki, insan yesin insana girip can bulsun, yoksa demire sen dikil diril hayyalaselat emri verirsen yani sol yana "hayyalessalat" okunsaydi, o zaman insanlar katur kutur, cam yerdi, demir yerdi, bakir yerdi, hatir huturtt diye yani, amma onlarin insana gecmesi, daha adamligi kibarligi ögrenmesi dangillerin adam veya adem olmasi, onlarin önce kibar bitkiye yem olmasi serüveni ile başlar, onlari elemntleri bitkiler yiyip biber olunca dometes olunca,insanlarin cani cekerde yeriz, ve onlar bizde can olur, yoksa demiri, demir olarak, demir tozu bile yutsan, allah muhfaza kanser olursun, şifa degil dert olur, amma bitki yiyip ve bize ispanak olarak gelirse, bize o zaman şifa olur, can kazanir, onlarda hayat bulmuş olur. o yüzden diyoruz ya yeni göge gecilirken o nemrutun vaktinin cibilliyati olan hayvanlarin da en iyisi olanlar alip gelinmişki, yeni göge gecerken, yine firavunun en iyisi civada alinip gelinmiş, yeni göge marsa gecereken, ve dünya gecerken ise hepsi alinmiş zayi edilmemeye calişilmiş, cok kötü olanlari yok edilimiş, dinolar yok, yani kötü vahşi nemrutlar, insan gibi aziz bir varligi yakmaya kalkan ateşikuslar ateşciler, ve ateşinde rabbi allah, allah ateşdede tecelli eder ey kürtler, ey mecusi zerdüşt soyu, Allah ateşde teceli etsede, allah ateşdir deyip ateşe tapana, işde biz ateşperest ve sapik firka diyoruz, yani her ne kadar, Allah o kutsal ateşinde kendisi oldugunu söylesede, biz ateşe tapmayiz, bütün ve bölünmez olan Allah a tapariz. diş bedendendir amma, diş beden olmayinca bir cöpdür, yani ey kürtler sizler bizim icimizde iyisiniz, ve bizden kopup ayrilinca cöpsünüz, bunu ikinci defa söyleyip uyariyon sizi, bütünü okuyun ve adam olun artik, tek duruuuuuuuun lan dangiller yeter artik.
oysaki olayi bilen, işin hakikatini bilen Allah, o kaderi sizlere yazanda o, hani mahkemede bir olayda, bir davali var, bir davaci, ve biri, suclu biri sucsuzdur, ve birde savci ve avukat, ve bazen hakim karar vermek için, avukatin sözünü dinler, bazende sucluyu dinler, bazende savciyi .
ve ameliyata giden hastaya "lan gitme, bu doktor denen adam seni kesecek" deseler hasta inanirmi, inanmaz bilirki, o zaten gönüllü kesilmeye gidiyordur, cönkü doktorun kesmesi, onun iyi olmasi icindir. yani bazen kötülük sanilanda faydalidir. yani ey kürtler sizler kertenkele soyu olsanizda, bazen sizlerde fayda verirsiniz, amma saglikli insanda kesip ameliyet edilmez degilmi, herkesin zamani ve yeri var dünyada, yani yerinizi bilinde öyle hareket edin, ve sucsuzlari günahsizlari ameliyata kalkmayin, artik yeter bikdik sizin dangilliginizdan. muhammed sizin yeriniz şu diregin ardi dediyse size, yeriniz orasidir, daha fazla yer veremeyiz size, dünya halkida buna zorlamasin bizi ve yaşli dünyayi artik.
---oOo--
Adamin birisi cetvel diye birşey icad etmiş, ve onun 1cm dedigine, 1cm diye inanip kabul ediyoz, peki başka bir adam, ayni vakitlerde "inc" cetveli cikarmiş, ve 1 inc 2.54 cm uzunluğa eşittir.
peki yanlişmi bu, hayir o nuda, pek ünlü olmasada ingilizler kabul etmiş ve kullaniyor, ve ingiliz anahtari, onun ile icad olan bir diger aygit, kötü bir aygitmi, hayir vallahi su tesisatinda en cok kullanilan bir aygit, faydalimi? evet faydali, öyleyse tek bir secenek varmiş gibi davranmayi birakin artik ey insanoglu, bir siyah bir beyazdan mamul degil bu dünya, kiş bitti siyahin süresi bitti artik, bahara geliyoz, neşeli civil civil binlerce renk, binlerce başka secenek vakti bahar bahaaaaar.
hani bir cetvelde, benmi cikarsam diye aklimdan gecmiyor degil, hani tanitabilirmiyiz ünlü olurmu, orasi muamma, amma adamin biri dedi: "muhammed gezen yürüyen kurandi" ve bizlerde baliklama daldik kabul ettik, ardinda tingildiyoz. peki bu cetvel dogrumu?
Muhammed gezen yürüyen kuranmi?
ve kainatin hareket ettigi, bütün yildizlarin hareket ettigi biliniyor ve her insanda bir prototip kainat var dedik, ve hal böyle olunca, muhammedde de var ondan bir tane, ve hal böyle olunca : kareli deftere, karelerden oluşdugu için kareli defter deriz, ve o karelerin 10 taneye, 10 tanesini ele alip, büyük bir kare cizsek, o büyük karedeki özelikler, yine o en kücük karede de var, ancak sadece boyut farki var, degilmi, ve halbuki o defter kareli defter ismini üstündeki kareli cizgilerden almiş dir, yoksa defterin parcalari karelerden oluşmuyor, defter selülozdan degilmi, öyle olunca, Allah kendi suretinde binlerce insan yaratmiş, ve her insanda kainain bir misli, prototipi var amma, kainatin sureti, ayni insan sureti ise,insan ise allahin kendi suretindeyse, hal böyle olunca parcalar, her ne kadar bütünü göstersede, parca parcadir. ve oysa o parcalar Allah degil, yani temsili misalimiz ile kareler defterin sadece sifati, deferin karelisi cizgilisi ve cizgizisizi de var degilmi, öyleyse, insan, Allahin isimlerini, yani bir nevi sifatlarini teceli ettirdigi bir makam, amma Allah degil, amma Allahdan bir parca, oysaki misalde defterin kareli defter olmasi sadece sifati dedik oysaki o selülozdan, ondan ayri bir şeyden öyle olunca, Allah da ne kainat gibi, nede insan gibi, bilakis o onlarida kuşatmiş olan yüce zaat demekdir. ve yine eski ilk televizyonlar icad oldu, onlar zamaninin en iyi buluşu, en gözde icadlardandi, insanlik onunla mutlu oluyordu o zamanlar. ve en pahali olan o zamanlar oydu, sonra gelişdi gelişdi, bugün LCD TV lerde onlari neshetti ve bugün LCD ler bile o kadar reyting sahibi degil, artik binlerce başka buluş biliş var, ne güzel bir cag, şükredebilenler için. Allah ilimini calişana vercegini söylüyor.
BORCLULARA BORCUNU KOLAYCA EDA EDEBiLMEK için DUA
Kudsî bir hadiste Yüce Allah, "Zenginliği dilediğime; ilmi ise çalışana/dileyene veririm" buyuruyor. yine ayetlede sabittir.
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
لِ اللَّهُمَّ مَالِكَ الْمُلْكِ تُؤْتِي الْمُلْكَ مَن تَشَاء وَتَنزِعُ الْمُلْكَ مِمَّن تَشَاء وَتُعِزُّ مَن تَشَاء وَتُذِلُّ مَن تَشَاء بِيَدِكَ الْخَيْرُ إِنَّكَ عَلَىَ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
Kulillâhumme mâlikel mulki tû’til mulke men teşâu ve tenziul mulke mimmen teşâ’(teşâu), ve tuizzu men teşâu ve tuzillu men teşâ’(teşâu, bi yedikel hayr(hayru), inneke alâ kulli şey’in kadîr.
ALİ İMRAN Suresi 26. ayet
Meali:
De ki: “Ey mülkün sahibi olan Allah’ım! Sen mülkü dilediğine verirsin. Dilediğinden de mülkü çeker alırsın. Dilediğini aziz edersin, dilediğini zelil edersin. Hayır senin elindedir. Şüphesiz sen her şeye hakkıyla gücü yetensin.”
ALİ İMRAN Suresi 26. ayet
Ey dünyada borclu olan mehdi askerleri, bu duayi ve devamini veya ayeti okumaya devam etmeniz halinde, Allah size, borcunuzdan, ödeyip kurtulma imkanlari ihsan edecekdir inşallah.
ve yine konuya dönersek, yani o günkü eski televizyonlari, bugünkü LCD ler neshediyorsa, o zaman, kuranda da nesh vardir, amma neshedenin maksadi, neshedilenin yani onun hükmünü kaldirmak degildir bu, o yasa hala gecerli amma, aynen üst basamaga cikinca alt basamagin altta kalmasi gibi, cikdik amma inerken yine o basamaga muhtaciz degilmi, eger biz yukari cikdikca alt basamagi kirarsak, o zaman nasil incez, inerken degilmi? yani nesh onun hükmünü sakit etmez, sadece bir üst rütbede, o a artik eskidir,kendi manasi ile yani nesh olmuştur işde, geride kalmişdir yani.
---oOo---
[attachment=38471]
FUAD meselesine gelince
Fuad önden giden demekdir. ve bizde bu vaazimiz, fuadimiza fuad olsun, önden giden olsun diye, sadece test atişi yapip sadece birazcik deyincegiz bu konuya, ilerki vaazlarda daha derine dalariz inşallah :
insanin en önden gideni, önünden gideni bir burun birde, erkeklerde zeker, kadinlar hamileyse göbek ve cocuk, yine önünde gögüsleri, ve rahmi ve burnu, yüzü, yani vücudunun ön kismi amma, kadinda sadece en önde burun var, ancak hamileyse, cocuk burnunda önüne gecer, ve o varmadan, onun vardigi yere, cocuk varmiş olur yani.
işde bu yüzden
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
يَا أَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُواْ رَبَّكُمُ الَّذِي خَلَقَكُم مِّن نَّفْسٍ وَاحِدَةٍ وَخَلَقَ مِنْهَا زَوْجَهَا وَبَثَّ مِنْهُمَا رِجَالاً كَثِيرًا وَنِسَاء وَاتَّقُواْ اللّهَ الَّذِي تَسَاءلُونَ بِهِ وَالأَرْحَامَ إِنَّ اللّهَ كَانَ عَلَيْكُمْ رَقِيبًا
Yâ eyyuhân nâsuttekû rabbekumullezî halakakum min nefsin vâhidetin ve halaka minhâ zevcehâ ve besse minhumâ ricâlen kesîran ve nisââ(nisâen), vettekûllâhellezî tesâelûne bihî vel erhâm(erhâme). İnnallâhe kâne aleykum rakîbâ
NİSA Suresi 1. ayet
ve yine
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
وَ الَّذِي خَلَقَكُم مِّن نَّفْسٍ وَاحِدَةٍ وَجَعَلَ مِنْهَا زَوْجَهَا...
Huvellezî halakakum min nefsin vâhıdetin ve ceale minhâ zevcehâ
A'RAF Suresi 189. ayet
ve birinci ayetin nisa suresinde gecmesi, kadinlarin yani, rahimlerin tek bir rahimden cogaldigini, yine araf suresinde geceninde erkekler için, cünkü ondan sonra size ondan birde zevc verdikki yani ondan böldük yani kadinin ademin kaburga kemiginden olmasini bu ayet ispat edip durur, yok öyle diyen ahmaklar iyi baksin "minhu" diyor, ondan bir parcayida erkeklere zevc verdik diyor,nefsiniz sükünet bulsun rahatlasin diye diyor, yani erkeklerinde yani zekerlerinde tek bir zekerden cogaldigini bildiriyor rabbimiz, yani zeker nefis uzvudur, yani nefsdir öyle olunca
Ya Rahman, veya Ya Rab, ve YARAH demek, ulu Zekerin sahibi, Yani Ulu Yarah demekdir. veyahutta babaniz adem diye gecen, adem ve onunda yaratani Rahman, ulu Rahman, ulu baba, yani erkeklerin ulu erkekekden (Rahmandan)(ulu babadan) kadinlarinda kadindan (rahimden) (ulu rahimden) veya (Ulu anneden) üredigi cogaldigi demek olur bu. fakat yine kadinda "minhu" ayeti ile ademin bir parcasindan halkedilince. ALLAH bütün olan, Rahman ve Rahim iki parcasi, yani hepsi birlikte "Bismillahirrahmenirrahim" tamami demek olur. böyle olunca bizler ulu yarahi, yani rahmani önde taşiriz, biz varmadan varcagimiz yere önce o varmiş olur. öyle olunca zeker işde Auf Deutsch "variable" dir yani uzar kisalir. ve insan birine selam verince,manevi rahman veya önündeki zeker veya rahman ve yarah ona gecebilir. ve yine o da selami alinca, tekrar geri verir, yani o besmelenin rahman ve rahim (zeker ve rahimin) her işin başina gelmesi de o yüzdendir. Bismillahirahmenirrahimdeki en önde Allah : yani dünyadaki gölgesi veya halifesi adem ve adem oglu, onun önünde rahman(zeker) gider, sonra kadinin önündede rahim, taplami ile besmele olur. ve böyle olunca, işde en önde yarah gider, ve bu da önden giden ister bir laf söz kelam selam olsun, ister bir iş olsun, istersede bir bakiş bir tefekkür olsun. en önde rahman (zeker) gider onu düşürmemek lazimdir, o yüzden işde, bazen selam almamak ve vermemek gerekebilir yani, yani sen falanci Ahmetteki Rahmani veya zekeri yani yarahi rahmani taşiyorsan, ve onu filanca mehmete götürceksen, yolda fatma fadime yada osman cikinca, ona selam verir alirsan, o taşidigin rahman veya yarah ona gecer ve bölünür, ve yerine vasil olmamiş olur, ve bu hususda incilden delilimiz ve kurandan ispatimiz için
Bazen ne selam vermek, nede selam almak gerekebilir.
“Hemen kemerini kuşan, değneğimi al, koş” dedi isa, “Biriyle karşılaşırsan selam verme, biri seni selamlarsa karşılık verme. Git, değneğimi çocuğun yüzüne tut.” (incil 2Krallar 4/29)
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
وَلاَ تَقْفُ مَا لَيْسَ لَكَ بِهِ عِلْمٌ إِنَّ السَّمْعَ وَالْبَصَرَ وَالْفُؤَادَ كُلُّ أُولئِكَ كَانَ عَنْهُ مَسْؤُولاً
Ve lâ takfu mâ leyse leke bihî ilmun, innes sem’a vel basara vel fuâde kullu ulâike kâne anhu mes’ûlâ.
Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve Fuad, bunların hepsi ondan sorumludur.
(İSRÂ Suresi 36. ayet)
burda Hz isa nin gönderdigi kimse isa nin önündeki Fuadini taşiyor, onunla oraya varinca o körün gözü acilcak amma, o yolda birinden selam alip veririse ve düşer kaybolursa, vardigi yerde görevini yapamaz, ve varmadan düşmüş bölünmüş olur velhasil kelam.
ve hüd hüde gelince hüd hüd sülümanin önden giden fuadiydi yani öncü kuşlarindan sadece birisiydi.
yine bu bir paradoksdurki, Allah "el evvelü Allah" "el Ahiru Allah", Allah hem önde, hem sonda imiş, öyle olunca, yine Allah sadece Rahmandir (yarahdir, zekerdir) veyada Rahimdir de olmaz, Allah 99 esmasi ve sifatlari ile bilenendir. ve yine burda tefrite kacanlar, Sex furyasi başlattilar, hemen bu işin cilkini cikardilar, daha iki üc saat icinde sapittilar. neden cünkü gazi goz anliyan dangillar yani, dün ile bu günün farki, bunu bugün bu bilgiyi sadece bildiniz, fark nerde, hamen öyle işi sapkinlik derecesinde sexe bagladiniz ahmaklar. eger böyle tefrite ifrata kadar cikarirsaniz bunu
.....
Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu :
“Allah onlara bir yağmur gönderecek ve kıldan yapılmış kerpiçten yapılmış tüm evler bu yağmurdan zarar görecektir. Bu yağmurla yeryüzünü leşlerin kokusundan ve her şeyden temizlenmiş olarak tertemiz çıkacaktır. Sonra yeryüzüne meyvelerini ve bereketini çıkar denilecek ve her taraf bereketlerle ve meyvelerle dolarak o derece ki bir nar bir topluluk tarafından ancak yenebilecek ve nar kabuklarıyla insanlar şemsiye gibi gölgeleneceklerdir. Süt bereketlenecek kalabalık guruplar yeni doğmuş bir deve yavrusunun etiyle yetineceklerdir. Bir kabile yeni doğmuş bir sığırla yetinecektir. Bir oymak ta yeni doğmuş bir davarla geçinebilecektir.
Onlar bu durumda yaşayıp giderken Allah bir rüzgar gönderecek bu rüzgar tüm müminlerin ruhunu alıp götürecektir. Geri kalan insanlar eşeklerin çiftleşmesi gibi ulu orta her yerde çiftleşecekler ve kıyamette onların üzerine kopacaktır.”
(Tirmizi, Fitneler, bab, 59, Hadis no : 2240; İbn Mâce, Fiten 33; Muslim, Fiten: 20)
HAKKINDA BiLGiN OLMAYAN ŞEYiN PEŞiNE DÜŞME EY INSANOĞLU !!!!!!!
---oOo---
أَأَللَّهُمَّ أَرِنَا الْحَقَّ حَقاً وَ ارْزُقْنَا اتِّبَاعَهْ وَ أَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَ ارْزُقْنَا اجْتِنَابَهْ
''Allahım! Bizlere, hakkı Hak gösterip ona tabi olmayı, bâtılı da Bâtıl gösterip ondan yüz çevirmeyi nasib eyle..! '
وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Ve âhıru da'vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîne, Amiyn.
Elfatiha maassalavat.
سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ
Sübhâneke Allahümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfirullahe ve etûbu ileyk.
--OoO--
Kar©glan
Başağaçlı Raşit Tunca
Schrems, 6 Şubat Ocak 2016 Cumartesi
Original Kar © glan
|
|
|
incilde Geçen Su Testisi Taşiyan Adam Kimdir? (Kar©glanin 30 Ocak 2016 Vaazi) |
Posted by: RasitTunca - 05-29-2018, 05:04 PM - Forum: 2016 Tasavvuf Sohbetleri Arşivi
- No Replies
|
 |
incilde Geçen Su Testisi - Su Bidonu ve ibrik Taşiyan Adam Kimdir?
(Kar©glanin 30 Ocak 2016 Vaazi)
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
وَجَآءَ مِنۡ أَقۡصَا ٱلۡمَدِينَةِ رَجُلٌ۬ يَسۡعَىٰ قَالَ يَـٰقَوۡمِ ٱتَّبِعُواْ ٱلۡمُرۡسَلِينَ (٢٠) ٱتَّبِعُواْ مَن لَّا يَسۡـَٔلُكُمۡ أَجۡرً۬ا وَهُم مُّهۡتَدُونَ (٢١) وَمَا لِىَ لَآ أَعۡبُدُ ٱلَّذِى فَطَرَنِى وَإِلَيۡهِ تُرۡجَعُونَ (٢٢) ءَأَتَّخِذُ مِن دُونِهِۦۤ ءَالِهَةً إِن يُرِدۡنِ ٱلرَّحۡمَـٰنُ بِضُرٍّ۬ لَّا تُغۡنِ عَنِّى شَفَـٰعَتُهُمۡ شَيۡـًٔ۬ا وَلَا يُنقِذُونِ (٢٣) إِنِّىٓ إِذً۬ا لَّفِى ضَلَـٰلٍ۬ مُّبِينٍ (٢٤) إِنِّىٓ ءَامَنتُ بِرَبِّكُمۡ فَٱسۡمَعُونِ (٢٥) قِيلَ ٱدۡخُلِ ٱلۡجَنَّةَۖ قَالَ يَـٰلَيۡتَ قَوۡمِى يَعۡلَمُونَ (٢٦) بِمَا غَفَرَ لِى رَبِّى وَجَعَلَنِى مِنَ ٱلۡمُكۡرَمِينَ (٢٧) ۞ وَمَآ أَنزَلۡنَا عَلَىٰ قَوۡمِهِۦ مِنۢ بَعۡدِهِۦ مِن جُندٍ۬ مِّنَ ٱلسَّمَآءِ وَمَا كُنَّا مُنزِلِينَ (٢٨) إِن كَانَتۡ إِلَّا صَيۡحَةً۬ وَٲحِدَةً۬ فَإِذَا هُمۡ خَـٰمِدُونَ (٢٩) يَـٰحَسۡرَةً عَلَى ٱلۡعِبَادِۚ مَا يَأۡتِيهِم مِّن رَّسُولٍ إِلَّا كَانُواْ بِهِۦ يَسۡتَہۡزِءُونَ (٣٠) أَلَمۡ يَرَوۡاْ كَمۡ أَهۡلَكۡنَا قَبۡلَهُم مِّنَ ٱلۡقُرُونِ أَنَّہُمۡ إِلَيۡہِمۡ لَا يَرۡجِعُونَ (٣١) وَإِن كُلٌّ۬ لَّمَّا جَمِيعٌ۬ لَّدَيۡنَا مُحۡضَرُونَ (٣٢) وَءَايَةٌ۬ لَّهُمُ ٱلۡأَرۡضُ ٱلۡمَيۡتَةُ أَحۡيَيۡنَـٰهَا وَأَخۡرَجۡنَا مِنۡہَا حَبًّ۬ا فَمِنۡهُ يَأۡڪُلُونَ (٣٣) وَجَعَلۡنَا فِيهَا جَنَّـٰتٍ۬ مِّن نَّخِيلٍ۬ وَأَعۡنَـٰبٍ۬ وَفَجَّرۡنَا فِيہَا مِنَ ٱلۡعُيُونِ (٣٤) لِيَأۡڪُلُواْ مِن ثَمَرِهِۦ وَمَا عَمِلَتۡهُ أَيۡدِيهِمۡۖ أَفَلَا يَشۡڪُرُونَ (٣٥) سُبۡحَـٰنَ ٱلَّذِى خَلَقَ ٱلۡأَزۡوَٲجَ ڪُلَّهَا مِمَّا تُنۢبِتُ ٱلۡأَرۡضُ وَمِنۡ أَنفُسِهِمۡ وَمِمَّا لَا يَعۡلَمُونَ (٣٦) وَءَايَةٌ۬ لَّهُمُ ٱلَّيۡلُ نَسۡلَخُ مِنۡهُ ٱلنَّہَارَ فَإِذَا هُم مُّظۡلِمُونَ (٣٧) وَٱلشَّمۡسُ تَجۡرِى لِمُسۡتَقَرٍّ۬ لَّهَاۚ ذَٲلِكَ تَقۡدِيرُ ٱلۡعَزِيزِ ٱلۡعَلِيمِ (٣٨) وَٱلۡقَمَرَ قَدَّرۡنَـٰهُ مَنَازِلَ حَتَّىٰ عَادَ كَٱلۡعُرۡجُونِ ٱلۡقَدِيمِ (٣٩) لَا ٱلشَّمۡسُ يَنۢبَغِى لَهَآ أَن تُدۡرِكَ ٱلۡقَمَرَ وَلَا ٱلَّيۡلُ سَابِقُ ٱلنَّہَارِۚ وَكُلٌّ۬ فِى فَلَكٍ۬ يَسۡبَحُونَ (٤٠) وَءَايَةٌ۬ لَّهُمۡ أَنَّا حَمَلۡنَا ذُرِّيَّتَہُمۡ فِى ٱلۡفُلۡكِ ٱلۡمَشۡحُونِ (٤١) وَخَلَقۡنَا لَهُم مِّن مِّثۡلِهِۦ مَا يَرۡكَبُونَ (٤٢) وَإِن نَّشَأۡ نُغۡرِقۡهُمۡ فَلَا صَرِيخَ لَهُمۡ وَلَا هُمۡ يُنقَذُونَ (٤٣) إِلَّا رَحۡمَةً۬ مِّنَّا وَمَتَـٰعًا إِلَىٰ حِينٍ۬ (٤٤) وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ ٱتَّقُواْ مَا بَيۡنَ أَيۡدِيكُمۡ وَمَا خَلۡفَكُمۡ لَعَلَّكُمۡ تُرۡحَمُونَ (٤٥) وَمَا تَأۡتِيہِم مِّنۡ ءَايَةٍ۬ مِّنۡ ءَايَـٰتِ رَبِّہِمۡ إِلَّا كَانُواْ عَنۡہَا مُعۡرِضِينَ (٤٦) وَإِذَا قِيلَ لَهُمۡ أَنفِقُواْ مِمَّا رَزَقَكُمُ ٱللَّهُ قَالَ ٱلَّذِينَ ڪَفَرُواْ لِلَّذِينَ ءَامَنُوٓاْ أَنُطۡعِمُ مَن لَّوۡ يَشَآءُ ٱللَّهُ أَطۡعَمَهُ ۥۤ إِنۡ أَنتُمۡ إِلَّا فِى ضَلَـٰلٍ۬ مُّبِينٍ۬ (٤٧) وَيَقُولُونَ مَتَىٰ هَـٰذَا ٱلۡوَعۡدُ إِن كُنتُمۡ صَـٰدِقِينَ (٤٨) مَا يَنظُرُونَ إِلَّا صَيۡحَةً۬ وَٲحِدَةً۬ تَأۡخُذُهُمۡ وَهُمۡ يَخِصِّمُونَ (٤٩) فَلَا يَسۡتَطِيعُونَ تَوۡصِيَةً۬ وَلَآ إِلَىٰٓ أَهۡلِهِمۡ يَرۡجِعُونَ (٥٠) وَنُفِخَ فِى ٱلصُّورِ فَإِذَا هُم مِّنَ ٱلۡأَجۡدَاثِ إِلَىٰ رَبِّهِمۡ يَنسِلُونَ (٥١) قَالُواْ يَـٰوَيۡلَنَا مَنۢ بَعَثَنَا مِن مَّرۡقَدِنَاۜۗ هَـٰذَا مَا وَعَدَ ٱلرَّحۡمَـٰنُ وَصَدَقَ ٱلۡمُرۡسَلُونَ (٥٢) إِن ڪَانَتۡ إِلَّا صَيۡحَةً۬ وَٲحِدَةً۬ فَإِذَا هُمۡ جَمِيعٌ۬ لَّدَيۡنَا مُحۡضَرُونَ (٥٣)
Sadakallahul Aziym Yasin Suresi 20. den 54. ayete kadar
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
(20) ve cae min aksalmediyneti recülün yes'a, gale ya gavmit tebiul mürseliyne
(21) ittebiu men lâ yes’elüküm ecren vehüm mühtedun
(22) ve maliye la a'büdülleziy fetareni ve ileyhi türceun
(23) eettehizü min dunihi aliheten in yüridnir rahmanü bidurrin lâ tuğni anniy şefaatühüm şey'en ve lâ yünkizune
(24) inniy izen lefiy dalâlin mübiyn (25) inniy amentü birabbiküm fesmeun
(26) giyledhulil cenneh, gale ya leyte gavmiy yalemune
(27) bima gğafere liy rabbiy ve cealeniy minel mükremiyn
(28 ) ve ma enzelna alâ gavmihî min badihî min cündin minessemâi ve ma künna münziliyne
(29) in kânet illâ sayhaten vahideten feiza hüm hamidun
(30) ya hasreten alel ibad ma ye'tiyhim min resulin illâ kanu bihî yestehziun
(31) elem yerev kem ehlekna kablehüm minelguruni ennehüm ileyhim lâ yerciun
(32) ve in küllün lemma cemiun ledeyna muhdarun
(33) ve ayetün lehümül ardulmeyteh ahyeynaha ve ahrecna minha habben feminhü ye'külun
(34) ve cealna fiyha cennatin min nehiylin ve a'nabin ve feccerna fiyha mineluyuni
(35) liye'külu min semerihî ve ma amilethü eydiyhim efelâ yeşkürune
(36) sübhanelleziy halekal ezvace külleha mimma tünbitül ardu ve min enfüsihim ve mimma lâ yalemun
(37) ve ayetün lehümülleyl neslehu minhünnehare feizahüm muzlimune
(38 ) veşşemsü tecriy limüstekarrin leha zalike takdiyrül aziyzil aliym
(39) velkamere kaddernahü menazile hatta a'dekel urcunil kadiym
(40) leşşemsü yenbeğiy leha en tüdrikel kamere ve lelleylü sabikun nehar ve küllün fiy felekin yesbehun
(41) ve ayetün lehüm enna hamelna zürriyyetehüm fiyl fülkil meşhuni
(42) ve halakna lehüm min mislihî ma yerkebun
(43) ve in neşe' nugrikhüm felâ sariyha lehüm ve lâ hüm yünkazune
(44) illâ rahmeten minna ve metaan ilâ hiyn
(45) ve iza kiyle lehümütteku ma beyne eydiyküm ve ma halfeküm lealleküm türhamune
(46) ve ma te'tiyhim min ayetin min ayati rabbihim illâ kanu anha mu'ridiyn
(47) ve iza kiyle lehüm enfiku mimma rezekakümullahü, kalelleziyne keferu, lilleziyne amenû enutimü men lev yesaullahü at'ameh, in entüm illâ fiy dalâlin mübiyn
(48 ) ve yegûlûne meta hazalva'dü in küntüm sadikiyn
(49) ma yenzurune illâ sayhaten vahideten te’huzühüm ve hüm yehissimun
(50) felâ yestetiyune tavsiyeten ve la ilâ ehlihim yerciun
(51) ve nüfiha fiyssuri feizâhüm minel'ecdasi ilâ rabbihim yensilun
(52) galu ya veylena men beasena min merkadina haza ma veader rahmanü ve sadekalmürselun
(53) in kanet illâ sayhaten vahideten feizahüm cemiyun ledeyna muhdarun
Sadakallahul Aziym Yasin Suresi 20. den 54. ayete kadar
---oOo---
Faraklit geldiğinde benim için şahitlik edecektir ve siz de bana şahitlik edersiniz. (Yuhanna, 15:26-27)
Ben size hakkı söylüyorum. Benim gitmem sizin için hayırlıdır. Çünkü ben gitmezsem Faraklit size gelmez. Ama ben gidersem onu size gönderirim. (Yuhanna, 16:7)
Faraklit geldiğinde bütün alemi hataları sebebiyle kınar ve onları terbiye eder. Günah konusunda, çünkü bana iman etmezler. Doğruluk konusunda, çünkü Allah'a gidiyorum ve artık beni göremezsiniz. Ve hüküm konusunda, çünkü bu dünyanın reisinde hükmedilmiştir. Size söyleyecek daha çok şeylerim var, fakat şimdi dayanamazsınız. Fakat o, yani hakikat ruhu gelince, size her hakikate yol gösterecek. Zira kendiliğinden söylemeyecektir, fakat her ne işitirse söyleyecek ve gelecek şeyleri size bildirecektir. (Yuhanna, 16:8-13)
Mesih şöyle dedi: Artık ben sizinle çok söyleşmem. Çünkü bu alemin reisi geliyor. Bende asla onun nesnesi yoktur. (Yuhanna, 14 :30)
İncil'de Geçen "Su Testisini Taşıyan Adam" Hz. Mehdi (as)'a İşaret Etmektedir
(Havariler) O'na(ferkalite -veya Mehdiye), "Nerede hazırlık yapmamızı istersin?" diye sordular. İsa onlara, "Bakın" dedi, "Kente girdiğinizde karşınıza su testisi taşıyan bir adam çıkacak. Adamı, gideceği eve kadar izleyin". (Luka 9-11)...Öğrencilerinden ikisini şu sözlerle önden gönderdi: "Kente gidin, orada su testisi taşıyan bir adam çıkacak karşınıza. Onu izleyin..." (Markos 14 :13)
ÖNEMLI NOT:
Biz avusturya geldigimizde Taş ocaginda işci olduk. ve taş işi tozlu pis iş yani pisden kasdim üstün başin taş delici tabanca tutmakdan tabanca yagi, taş delmekdende, taş tozu, agzin burnun, kafan, sacin ve elbisen taş parclari, toz, pis yag icinde kaliyor birde yorucu ter icinde kaliyor. bir gün icinde giydigin elbisen vücudun kir toz icinde kaliyor, ve ben evlendim ve kiralik ev aradim, bir ev var icinde suyu tuvaleti yok köy evi gibi, bir ev daha buldum suyu ve tuvaleti icinde, ancak hamam odasi ve sicak suyu yok, evin tabani beton, daban tahtasi yok, yerler kişin buz kesiyor. ve ben bu suyu tuveleti icinde olan evi kiraladim. ve taş ocaginda su termostati var, her gün sicak su kayniyor devamli. elektirikli termostat var, ve işden cikinca vakti olan ve evinde suyu olmayan veya benzeri durumlarda olanlar, orda duş kabini var yikanip durlanip evine öyle gidiyor. ve böyle olunca bizim bu firmadaki kaynayan sudan hakkimiz var yani istersek orda banyo edebilcez, amma işde ben , o hakkim olan sicak sudan, iş cikişi her gün olmasada iki güne bir falan bir bidon su götürüyordum, ve laf olmasin diye her gün almiyon, halbuki hakkim. benim kirimi pisimi orda atmam için firma banyo duş kabini yapmiş, benim hakkim olani ben evime götürüyon, o su evet hakkim, cünkü ben en agir işde calişiyon, ilk başlarda günde dört ton taşi elimizde evire cevire oynuyoz, kirip kücük döşeme taşi yapilcak ham taş haline, yani 80 lik 100 lük bulok taşlari önce yariya sonra tekrar böle böle, onlari 54x36X18 veya 42-43x36x18 veya en son hali ile 18X18X36 ya veyada, onunda yarip bir tarafi bozuk olursa 10-12 X18X36 ya kesiyoz. ve böyle olunca elimizde 4 ton taş elli kere evir ,cevir, kaldir, istif et, devir, oyanna devir, buyana devir, cünkü taşin kesimine kezmezsen, taş bozulur, düzgün kesilmez, o yüzden devamli cevirmek durumundasin. elehamdülillah ekmegini taştan cikarmak işde tamda bu olsa gerek alnimiz kicimiz terliye terliye calişdik, hem rizkimizi, hemde sülbümüzü taştan kazandik şükür. ve o günler işde insanlarin taş kalplilerinin cibilliyati olan taşlari adam etme işi bize görev verildi onunla meşgul idik. isa marangozdu o kütük insanlari, odun insanlari adam edip yontuyor, kibarlaştiriyor, ve işe yarar hale getiriyordu, biz ise taş kalpli insanlari nasil yararli hale getirilir uygulmasi yapiyor, hem biz, hemde onlar terbiyet oluyorduk, ve parke taşi yapilcak taşlar kesiyordum, bazen aşagi inip zar makinesindede yollara döşenen 10x12 li zar yapiyordumda ve hal böyle olunca, ter toz pis icinde kaliyoz, ve o su benim hakkim, o birde sicak su. zaten evimde sicak su yok, ve birde ben böyle en agir işde calişmama ragmen o günün parasi ile 13 000 Schling ile 14 veya 14 küsür daha sonra usta olunca 17 aldigim da oldu, netto elime giriyor yani. kılı kılına geciniyoruz. yeni ev kurmuşum. igneden iplige para. daha ev eşyalarimi bile yeni düzüyon, bir takim catal bicak takimi bile alamadim, iki tane kaşik, iki tane catal alabildim,misafir gelse kaşik yok yani, herşey o günlerde birde pahali, bizde sifirdan başladik ikinci sene evlendim öyle birikmiş paramda yok, olanida dügün ve taki parasi ve birde ehliyet araba parasi ettim . ve böyle olunca beni o nagelbergde bidonla su götürürken gören ey nagelbergli markus, incilde o sure nerde geciyor markus bahsinde, yani ey marcus, sen hicmi incil okumadin, "ona nerde hazirlik yapalim deyince havarilere isa dedi : işde o su testisi(bugünkü su bidonu) ile su taşiyan adami evine kadar takip edin" demedimi dedi. ve yine havarilerden biri marcus biride martin ve ey mekanikci martin sen, beni yemekhaneden o su bidonu ile veya calişirken abdest aldigim abdest suyu testim olan naylon ibrigimi taşirken kac kere gördün, ey demirhaneden bakanlar siz görmedinizmi, yani yazinda kişinda karda kişde orda ibrigimle abdest aliyordum, hicmi beni su testisi naylon ibrik taşirken görmediniz, niye hazirlik yapmadiniz orda? eger martinler mertinden ise, marcuslarda marcusdan ise, evet onlarin yani 12 havarinin bilmesi lazim, biz O yuz, ve bizi onlar gördü, ibrik taşir iken ve bunuda cakdirmadan herkese duyurdular,.....
evimize havariler geldi fakat onlar bizim düşmanimizdan haberdar olmadiklarindan onlarida ben o vakitler bilmedim ve bize düşmanlarimiza el vercekler diye onlardan birisini hafifce sanki kovdum.
ve isa diyorki markus 14 de
...............
ve o kovma sonucu isa bize küsdü ve diyorki beni birdaha göremeyeceksin taaki
"Rabbin adı ile gelene övgüler olsun" diyene kadar .
ve biz diyoruz ki şimdi
"Der Gast der im Namen Gottes gekommen ist, sei wilkommen."
yani bunlar bire girince işde GRüs GOT derler yani dinlerini yaşiyor adamlar yani ne diyorlar yani Grüs GOT allahi selmlarim veya allah ile selamlarim veyada Allahin sana selami var, yani isanin o sözünü yerine getirmiş oluyorlar.
12 havariden biriside luther dir yani yeni ismi ile Ludwig ve en eski ismi Hz Lut aleyhisselam, veya incildeki LUKA, ey nagelbergli lut sen degilmisin beni ilk taniyan, evime gelip misafir olan, cayimi icen, ve bana lut iliminin dünyadaki lavoba su ve tavalet tesisati sistemi oldugunu ögreten, ve benim ilk evimin sifonunu tamir eden sen degilmiydin, ey ludwig sendemi beni taniyamadin, tabi o zamanlar, bende beni bilmoyordumki, siz de o beni taniyamazsiniz zaten, olabilir, amma şimdi duydunuz, bilin artik ben kimim. o beklenen su testisi taşiyan adamim ben , (incilde gecen). bende bunu bu gün duydum, ve bana rabbim vahyettiki, o benim, ve bana incilin o ayeti bu gün nazil oldu ,ve bende bildimki o testili ve ibrikli adam benim yani.ve kimdir o ibrikli adam o adamin oldugu yerlerde ona hazirlik yapin demek o ayet, yeminler olsunki 12 havari canli hemde 12 side işde onlardan biri bize bilmeden ihanet etmesin diye kovduk onlardan birisini.
bir arabanin serisi ciksa, ve fabrikada hata varsa, bir yerinde bir vida eksik takiyorsa, 10 tane ayni arabadan olsa, onundada o vida yokdur, cünkü hatali ve ve ihanet eden havari bugün canlanmiş olunca, yine ayni, onun vidasinin biri bilerek unutulmuş, yani hata etme ihanet etme olsaligi var, ve gitdi düşmanimizin evinde, bizden bizim evimizden bahsetti, ve öyle olunca, ayni durum yani, o bilmiyor amma, vidanin biri eksik olunca, ne yapacak hatali üretim, hani özelikle biryerini eskik hatali yapip iki ay sonra bozulsun yenisini alsin hesabi ile yapilan aletler gibi, bilerek hatali üretim bir adam, icine ihanet etme güdüsü konulmuş havari yani.........
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
Allah (c.c.) bütün insanların kalplerini onun (Mehdi'nin) muhabbetiyle dolduracaktır.
(El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 42)
Mehdi zuhur eder, herkes sadece ondan konuşur, onun sevgisini içer ve ondan başka bir şeyden bahsetmezler.
(Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 33)
"Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
(Allah'ım! Muhammed'e ve Muhammed'in tebasina (ona tabi olanlara) yeniden can ver . Daha önce İbrahim'e ve Tebasina verdigin gibi. Bunlar için (Bu ceşidliliği bize verdiğin için) bütün hamd ve teşekkürlerimiz sanadır.)
"Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ ibrahîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
(Allah'ım! Muhammed'i ve Tebasini (ona tabi olanlari) çoğalt. Daha önce İbrahimi ve tebasini (ona tabi olanlari) çoğalttığın gibi'. Bunlar için (Bu ceşidliliği bize verdiğin için) bütün hamd ve teşekkürlerimiz sanadır.)
Yolculugumuza başliyoruz :
Eşegin kulagina Karpuz kabugu kaciralim biraz:
Safiye demek Havva Annemizin ismi, ilk iki saf olandan birisi saf ve safiye, saf insan kandirilmaya müsait, o yüzden şeytan ilk onu kandirdi.
ve Ayasofya demek Aya Safiye demek, safiye anne demek mi acaba bizans dilinde,
öyle olursa o safiye anneyse, safiye oranin altinda yatiyorsa, onun yanindada Hz Adem yatiyordur degilmi yani, yaz gelmeden karpuz kabugu, bazi eşşeklere .....
o yüzden en sonlarda yay akrep ve oglak burcu var yani kandirilma egilimli olanlar, ve öyle olunca yay burcu cok iyi niyetli ve o yüzden kandirilabilen saf insan, bir defa deneyim gecirince kazik yiye yiye kazik yememesini ögrenince, artik yaydan gecip kazik atan akrep olur, ondan sonrada oglak, artik iki kisim birisi köprünün öbür tarafin birisi bu tarafin ve bir tarafi iyi saf olan tarafn diger tarafi karanlik zemheri KIşIn dibin o yüzden keci şeytan yani kötü olarak tasvir edilir, yani kötü yani safligi birakipda kötü olmasini, vermemesini ögrenenn ve artik saflikdan uyanikliga gecen insan demek, amma işde oglak burcunun ikinci kismi, artik bir ocakla başlar yeni sene ve isa ile başlar birli ve ve birliden başlayip cok iyi olanlar sicaklaşmaya başlayan havalar ve iylige dogru giden insan yani mevsim 21 aralikdan gecince artik karanlik ve kötü keci iyi keci olmaya başlayan keciler demekdir, yani saf keciler amma köprünün diger tarafi uyanik keci iyilikden maraz dogdugunu bilen keciler ve SINIR 21 aralik, onlarda 21 aralik ile keciligin dibine vurunca döner, artik ve 1 ocakdan sonra artik, buzlar yerini suya ve kovaya birakmaya başlar, ve kova su yani vaccik vuccuk şapir şupur tipir tipir yani topragin buzunu koyuverdigi ve insanin ham maddesi, topragin ve insanin özününün vaccik vuccuk uyuşuk zamani. yani yine denizler su burclari şapirt şupurtcular .....
su safdir tatli veya tuzlu degil ve ekmeginde safini tatliylada yersin tuzluylada yersin, önce firinci yogurdu sonra senin sofraya geldi sende onu yerken recelle yersen tatliyla yogurdun, yok peynirle yedin ise tuzlu ile yogurdun, yahut kahvaltida aci biberle dometes biberle yedin, yani onu aci ile yogurdun, ve o lokma cocuk olcak bir hale gelince, o tatli yogrulduysa, tatli insan, dostu seveni cok insan yok, tuzlu yogurdun ise başi haif belali, yok aci ile yogrudun ise başi belali, amma şeytan bela olur, amma cinler, amma insanlardan kötüler ona hasedilik ve düşmanlik ve kötülük etmek için firsat gözetirler, amma yaradani Allah oldugu için onuda koruyacak odur, yahut aci ile yogrudun ve o lokma kış wınter ve karanlik burclu oldu, ve tatli ile yogurdun, kek yaptin, pasta bisküvi yaptin, yedin o zaman yaz burclu, veya peynirli tuzlu yani, bahar burclari veya sebze ile yedin o ekmegi, yani tuzlu ve bahar burcu, veya sonbahar tatli degil amma tatlisi yapilan yiycekler ayva gibi, veya tatli armut yani, diger kutupta dogan insanlar cünkü bizde yazken onlarda kiş, bizde kiş iken onda yaz, yani ne olur o zaman armut sonbaharda, sonbahar halbuki kiş meyvasi amma, tatli yani burcu diger burc insanlar, ters burclu insan, yani topragi brezilyada meksikada olupda, yukarda newyorkda duran jello gibi ters burc, ters kutup, ters burclu insanlar. tatli ve iyi olmasina ragmen kişin dogan aslan ve oglak, yani aslan amma ters burcda dogdugundan aslan degil oglak, yani iyi oglak yani bir ocakdan sonrasi gibi, yani armut tatli kiş meyvasi yani, ayu ayuuuuuuuuu veya sari tüylü kadinlar vardir, yani ayva burclu kadinlar, sari sari tüyleri vardir vücüdlarinda. kara KILLILAR AYUUU sari KILLILAR ASLAN veya AYVA yani ters burclu olanlar için yani. ve kar yaginca kişin sonu ve dibi karanlik kara kiş olmasina ragmen her yerde kar olunca beyaza bürünmüş, artik dönen, kötülügünde kötü olmaninda sonu olmadigini anlayan akilli insanlar, yani karbeyaz insanlar isa ve mehdi ve iyiliginda fazlasi zarar, kötülügünde fazlasi zarar, anlayan iki zihniyet ve askerleri.yani bizim nick adimizi gibi kara oglan degil KARoglan
---oOo---
Maiyet Nedir? Allahla beraber olmak nedir?
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
لَا تَحْزَنْ اِنَّ اللّٰهَ مَعَنَاۚ
"La Tahzen, Innallahe Meana"
arkadaşına, mahzun olma demişti, şüphe yok ki Allah, bizimle beraberdir.
Tevbe Suresi 40. Ayetten Pasaj
"La Tahzen, Innallahe Meana" nedir
ve dananin kuyrugunun koptugu yer yine ve peki, Allah, Hz Hüseyin şehid edilirken onunla degilmiydiki, o şehid düşdü demek gerekmezmiki, yahut o an Hz Hüseyinmi Allah ile bereber degildide şehid düşdü, yine Hz isa ayni, yine yahya zekeriya ayni.
Raziye ve Marziye ve "Meana , Meahu" Vahdeti Vücut ikliminde aciklarsak son zamandaki yecüc mecuc heryeri ele gecircek ve en son gögede ok atacaklar, ve ok kanli döncek, ve onuda Haşa "Tanriyi" da öldürdük diyecekler diye rivayet ulaşmiş muhammedden bize, ve vahdeti vücut ile aciklarsak, o kan gelen ok yani füze atacaklar, amma onun kanli olmasi dünyada vahdeti vücut makamina ulaşmiş "birler" denilen Allaha mukarreb kullar vardir. ve onlarin bedeni kainati temsil eder, ve onlarin attigi o füze, onlarin sadece birinde belki, bir sivilce olarak patlamasidir. ve cildini delip kanli sivilce olmasidir yani, yoksa Allahi falan öldürcek bir gücleri yokdur yani, o akilllari dumura ugramiş yaratiklarin geri zekaliligi yani ve hal böyle olunca ve Allah insani halife yaratmiş ve kutsi bir hadisde buyururki:
" Yere göge sigmadim mümin kulumun kalbine sigdim"
yani hal böyle olunca Allah ile maiyet, Allah onun kalbinde ona mukarreb olunca, ve ona ilham ettigindedir, ve fakat yine, bir bedenin görevi bittiyse ondan marifet cikmaycaksa artik, ve o vahdeti vücut mesabesindede olsa, onun bedeni olan kainat, yani hani uzay gemilerinde tehlikeli bir durum olunca, diger insanlara ve yerlere zarar vermemesi için, gemi geri sayima gecer, ve selbe infilak yani, kendi kendini yok etme prosedürü başlar, yani işde Hz Hüseyin ve isa gibi o beden eger yok edilip yeni gemiye yani bir kainat gemisine gecicek ise, o ruh için işde, o zaman Allah o bedeni terkeder, ve artik onun ile beraber degildir, maiyet biter. ve o gemininyani beden gemisinin zalimlerce yok edilmesi, ne Allah a nede o insana zarar vermez, cünkü dedikki, nuh tufani bizler neptünde yaşarken oldu, ve orayi su basdi. ve nuh bir gemi ile ordan bir yakin göge alindi, yani yani gezegene cünkü su hangi gezegeni basmiş, görülüp durur degilmi, neptün ve su gezegeni, yani su basan gezegen yani mevsimde öyle bir oynama varki, artik bir daha yaşam olmaycak derecede, yani ve ve o gemi infilak etmemiş, amma terkedilmiş, ve insanlik kurtlarilmiş, bir yakin göge alinmişlar. ve böyle olunca ibrahim ateşe atilan peygamber, atilmmişmi evet atilmiş, yani ibrahimi manciniga koymuş atmiş nemrut, fakat yani işde güneşin icine gircek kadar yakin giden gökde, o zaman nemrut taniliga kalikcave güneşe dogru giden merkür e dur dön diyemeyince, ibrahim ümmeti yani kim o merkür, ve o da öyle olunca oda ordan alinip, bu sefer venüs mars yani, mars ve zekeriya yahya, büyük bedenleri, yani yine şehit olanlar, ve hayat marsda iken infilak eden beden, ve allah onun soyunu zekeriya ve yahyanin yetiştirdigi yegeni ve kuzeni ve meryem ve isa venüsde olan insanlik, ve isada yani büyük beden isada infilak etdi, o infilak ederken allah nerde, niye maiyet etmedi degil, ve insan için Allah buyuruyor:
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
إِنَّا عَرَضْنَا الْأَمَانَةَ عَلَى السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَالْجِبَالِ فَأَبَيْنَ أَن يَحْمِلْنَهَا وَأَشْفَقْنَ مِنْهَا وَحَمَلَهَا الْإِنسَانُ إِنَّهُ كَانَ ظَلُومًا جَهُولًا
İnnâ aradnâl emânete alâs semâvâti vel ardı vel cibâli fe ebeyne en yahmilnehâ ve eşfakne minhâ ve hamelehâl insânu, innehu kâne zalûmen cehûlâ.
Sadakallahul Aziym AHZAB Suresi 72. ayet
Meali:
Muhakkak ki biz o Emaneti (Halifeligi yeryüzündedeki Allahligi), semâlara , arza ve dağlara önerdik de, onu yüklenmekten kaçındılar ve ondan korktular! Onu, İnsan (hilâfeti oluşturan Esmâ mânâlarını açığa çıkarma şuurunu insana yükledik ve onu halifeyi ruyu zemin tayin ettik yani yeryüzünde Allahlik verdik) ! Muhakkak ki o bunu anlamakda ve kullanmakda zâlim (hakikatini hakkıyla yaşamakta yetersiz) ve cahil cikdi malesef.
Sadakallahul Aziym AHZAB Suresi 72. ayet
ve halife olan kimse işde Vahdeti vücüt makamina cikarilmiş: (birler,ücler, beşler, yediler, KIRKLARDAN) "birler" denen kimselerin makamina yükseltilmiş olan kimseler. ve o bir makam, ve o makamda olan kimsede, Allah onun ile yürür, onunla duyar, onunla görür ve "Enel Hak" da onun en son hali, ve o benin demek, yani o benin diyen zaten, şah damarimizdan yakin olan ondaki Allahdir, ve onun o gemiyi idare ettigi yer kalbdir, yani o et kalp degil, nurani kalpdir.ve o Hüseyin efendimizin şehid edilmesi, artik allah onunla beraber degildir, ve o gemiyi teketmişdir, ya o ruh yani Hz Hüseyin yani nuh nebi gibi, neptünden başkla yildiza alincakdir, yahut başka bir beden olarak, Hz isa ve Mehdi gibi yeniden dogacakdir, yine bununda versiyonlari var yani. aynen mehdinin gelecekdn gidip isayi dogurtmasi, onun gelecekdeki mehdi olarak varligini sürdürmesi gibidir. ve kuranda mehdi diye, ve mesih diye tek sadece isaya atfedilir, o zaman mehdi ve isa ayni kimse, ve onun gecmişdeki versiyonu ile gelecekdeki versiyonu bir araya gelince, işde o mehdiye tabi olcak olan isa, ve baba ogul işde onlar. babasida gelecekde olan, ve oglu gecmişde olan, bir sistem ve ausser gewöhnliche bir durum, yani özel bir yapi, duruma özel bir yapidalar. onlar ve öyle olunca onlarin gemisi taşinmamiş, demek olurdu, amma taşinmiş, isayi biz yükselttik diyor kuranda cenabi mevla, yani bir başka göge alinmiş oda, kurtarilmiş, ve en son muhammed ve en en son mehdi, ve dünya ve zamanin sahibi olan, vahdeti vücut makamindaki kimse. o da ayni sistem ile infilak etcek olunca, oda gelecekden gecmişe alincak olan, o deccalin kesmeye kalkma hadisesi, ve onun bedenide tehlikeye girince, insanin zalimligi ve Allahligi bilmemesi olunca, ve deccalin Allahliga zorla ortak olma istegi sonucu, ve mehdi: isa olarak gecmişden gelip mehdiyi kurtarcak olan. yani yumurtami tavukdan, tavukmu yumurtadan formulü ile kurtarilanlar, baba ogul, isa ve mehdi olcakdir.
ve vahdeti vücutlukdan sonra GAVS LIK makami gelirki, GAVS demek ise, hani bugday bitkisnin icinde, bugday olmayan bazi sadece kilcik ve kabuk olan lar vardir, ici boş yani gaviz bugday, yani GAVIZLIK demk işde, ici olmayan sistem yani hava gezegeni, kim o yani, uranüs gibi sadece gaz hava. civa ve civa isa pluton yani denizlerin dibine cökecek KADAR AGIR VE CIVANIN KÜCÜCÜGÜ KULLE GIBI AGIRDIR. VE PLUTO AGIR VE MUSA GEZEGENI. YANI PLUTO musa ümmeti ile ordan alindi ve firavun ve sistemi cökünce pluton ve civa oldu. agir ve ice cöken yildiz sistemi cüce gezegen yani akrep burcu, ve akrep burcunun iki gezegeni var, yani plutodan marsa gecmiş onlarda, yani zekeriya ve uydusu, kücük bir kaya,yani yahya. ve yani gavslik demek ici boşaltilmiş alinmiş sistem yani, artik onda Allahdan başka birşey yokdur, amma onun bedeni ele gecsede ici boş, delince icinde bugday yok, GAVIZ GAVIZ bir işe yaramaz onu ele gecirmek. yani kafirlere karşi alinmiş bir tedbirdir bu da. ve insanogluna kainati yönetme hikmeti, ve emanet(halifelik, yerde yani dünyada, Allahin görevlerini yapan, Allahin tecelli ettigi, bir nevi sifatlarini ve isimlerini tecelli ettirdigi insan olan Allahlik) verildi yani, cüz i Allahlik veya yani halifeyi ruyu zemin veya enel hak makami, amma "insan cahil ve zalim cikdi da bunun kiymetini bilemedi" de böylece tefsir edilmiş oldu vesselam.
Rabbim, Fitneyi Deccaldan, mehdi ve askerlerini muaf eylesin. ve bunun (Vahdeti vücud ve halife i ruyu zeminlik makaminin) kiymetini bilemeyecek cahiller gibi, cahillik edip bu makama zorla oturmak istegindende onlari uzak eylesin.
---oOo---
أَأَللَّهُمَّ أَرِنَا الْحَقَّ حَقاً وَ ارْزُقْنَا اتِّبَاعَهْ وَ أَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَ ارْزُقْنَا اجْتِنَابَهْ
''Allahım! Bizlere, hakkı Hak gösterip ona tabi olmayı, bâtılı da Bâtıl gösterip ondan yüz çevirmeyi nasib eyle..! '
وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Ve âhıru da'vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîne, Amiyn.
Elfatiha maassalavat.
سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ
Sübhâneke Allahümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfirullahe ve etûbu ileyk.
--OoO--
Kar©glan
Başağaçlı Raşit Tunca
Schrems, 30 Ocak 2016 Cumartesi
Original Kar © glan
|
|
|
|