Thread Rating:
  • 18 Vote(s) - 2.83 Average
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Sekülerizm Nedir - Sekularite Nedir - Laiklik Nedir - Aynimidir
#1
Oku-1 
   

Sekülerizm Nedir - Sekularite Nedir - Laiklik Nedir - Aynimidir


Sekülerizm Nedir?


Aslında  sekulerizm bir hristiyan düşünce şeklidir diyebiliriz.Bizans döneminde kilise o kadar çok devlet işlerine burnunu sokmayabaşlamıştı  ki tartışmaların önü arkası kesilmez oldu.Bütün bunlara bir son vermek isteyen  5.asrın son papalarından 1.Gelasius ortaya bir fikir attı.Bu fikre göre Tanrı İsa’ya biri dinsel biri de Ülkeyi yöneten Kral için 2 adet kılıç vermiştir.Bu kılıçlar ise sadece  göğün ve yerin temsilcisi olan İsa’da bir arada bulunmuşlardır.Böylelikle din işleri Papaya,devlet işleri krala verilerek iki kurum birbirinden ayrılmıştır.Bugün bile Vatikan Demokrat Cumhuriyetinde ki resmi flamalarda çarpraz  yeleştirilmiş iki sarı Anahtar vardır.Hatta buna “Çifte Anahtar Kuramı “da denilmektedir.

Laiklik Nedir?

Laiklik ilkesi Türkiye Cumhuriyeti’nin üzerine oturduğu çok önemli temellerden birisi. Bu nedenle bu önemli ilkenin karşıdevrimin önde gelen hedefi olmasına da hiç şaşırılmamalı! Laiklik, Yunanca “bölünemeyen bir bütün olarak kabul edilen milletin birliği” anlamına gelen laos kökünden türemiş bir sözcük. Laiklik, okul bilgilerimizi anımsadığımızda “din işleriyle devlet işlerini ayırmak” şeklinde tanımlanabilir. Doğru ama eksik bir tanımdır! Kötüye kullanıma açık olduğuna da kuşku yoktur! Örneğin okula kara çarşafla gelen öğretmen de, TBMM’ye türbanla gelmeyi özgürlük sayan hacce vekil de “din ve devlet işlerini ayırdığını” pekalâ öne sürebilir. Bu biraz bilgi eksikliğine dayansa da büyük ölçüde kötü niyetli bir yaklaşımdır! Oysa, laik ortam inançları ve onlara ilişkin olan hemen her şeyi gözler önüne sermeye engeldir.

Laiklik herhangi bir inancı önceleme ya da kayırma gibi bir davranışa izin vermediği gibi; kimi boşluklardan yararlanarak inancı ve dinselliği kendi sınırlarının dışına taşırma girişimlerini de engellemekle işlevlidir.  Bu yönüyle laiklik egemenliğin gökten yere inmesi ve insana, dolayısı ile de halka geçmesi demektir.  Cumhuriyet’in kuruluşuyla birlikte olması gereken sınırlara itilen inanç aygıtının bu durumu baskı ve inanç özgürlüğünün kısıtlanması olarak görmesi ve bu yolla mazlûmları oynaması cin fikirlilik örneğidir. Yobaz ve tutucu takımının önde gelen bu yaklaşımla pek çok kişiyi tuzağa düşürdüğünü gözlemlemek olasıdır. Bundan 15-20 yıl önce İzmir’de açılmış olan bir insan hakları sergisinde dinsel nesnelere de yer verilmiş olması bu tuzağa düşmüşlüğün unutulmaz belgelerinden birisi olarak belleklerimizdeki tazeliğini korumaktadır.

Laik düzen o denli sevecen ve özgürlükçüdür ki; bu ortamda var olabilen köktendincilik, aymazlığın ve gamsızlığın da etkisiyle laikliği ortadan kaldırma noktasına erişebilmiştir. Bunun için uzaklara gitmeye hiç gerek yoktur. Türkiye’de XXI. yüzyılın ilk onyılında ortaya çıkan görünüm bu durumu görmeyen gözlere de göstermeye yeter de artar bile. Laiklik ilkesiyle hiç tanışmamış bölge ülkeleri de gelecekte başımıza gelebileceklerin canlı tanığı sayılabilir.

Laiklik insanlık tarihinin çok önemli dönüm noktalarından birisi olmuştur saptaması abartı sayılmaz. Laiklik ilkesinin toplumsal yaşama egemen olmasıyla birlikte insanlığın ilerlemesinin önündeki tüm engeller yerle bir olmuştur. Aydınlanmayı üç yüz yıl geriden izleyen Türkiye yaşama geçirdiği inanılması güç sıçrama ve ilerlemeleri laiklik ilkesini yaşama geçirmiş olmasına borçludur. Laiklik, bu coğrafyada insan aklının uzun bir aradan sonra işbaşı yapmasına eşdeğer bir kazanımdır.

İnancı olsun olmasın tüm bireylerin eşitliğinin güvencesi de sayılması gereken laiklik söz konusu olduğunda  özel ve kamusal alan ayrımının önem kazanmasını da doğal karşılamak gerekir. Okullar, kamu hizmeti verilen alanlar, millet meclisi, vb kamusal alanlar din ve inanç nesnelerinin etkisinden uzak tutulmak durumundadır. Birilerinin her fırsatta nüfusun % 99.9’unun inancına vurgu yapma alışkanlığı kazanmış olması boşuna değildir.

Durum her ne olursa olsun laiklik ilkesinin laik olmayanlarca sorgulanması gerçeğini hemen hemen hiç değiştirmemiştir. Özellikle, aydınlanma devrimini tamamlamamış Türkiye ve benzeri ülkeler bu konuda oldukça dertlidir.

Laiklik ilkesinin açıkça hedefe konduğu Türkiye’de kimi zaman bilinçsizlik çoğu zaman da kötü niyetle sekülerleşme kavramı gündelik dile yerleştirilmeye çalışılmaktadır. Kafa bulandırıcı bu ortamda pek çok kişi laiklik ve sekülerleşme kavramlarının eşanlamlı olduğunu bile düşünür hale gelmiştir.

Oysa, laiklik ilkesinin Fransız Devrimi ürünü olmasına karşılık sekülerleşme Anglosakson kökenli bir kavramdır. Laiklik kavramındaki her türlü inanca ve hatta dinsizliğe uzak duruş sekülerleşmede farklı bir nitelik kazanır. Bu ayrım kimilerince değişik yönlere çekilerek; laikliğin  ateizmin eşanlamlısı olduğu bile öne sürülmüştür. Laiklik ilkesinin Fransa gibi Katolik inancının çok baskın olduğu bir ülkede ortaya çıkmış olmasını unutmamak gerekir.


Sekularite’yi  bir nevi laiklik ile eş anlamlı  olarak düşünenler çoğunluktadır.Aslında aralarında  önemli bir fark vardır.Laiklik din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması olarak görünürken sekuralizm varoluş biçimini dinlerin söylediği şekilde olmadığını savunmaktadır.İslam dini ile uzaktan yakından iligisi yoktur.


Sekülarite ya da sekülerleşme Protestanlığın egemen olduğu ülkelerin deneyimidir. Geçmişte dinsel otoritelerce yerine getirilen görevlerin dünyevi otoritelere devri anlamını da içerir. Böylelikle, dinsellik bir şekilde yeniden toplumsal yaşama yönlendirilmiş olur. Bu anlamı da göz önünde tutulduğunda; sekülerleşme ya da sekülarite istemlerinin laiklikle birebir eşanlamlı bir yaklaşım olmadığı kolaylıkla anlaşılır.

Başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranların sekülerleşme yerine laiklik ilkesini seçmiş olmaları rastlantı olmaktan çok bilinçli bir seçimdir. Tıpkı Fransa’daki Katolik etkisi gibi bu topraklarda da İslam dininin Hanefi mezhebinin yoğun etkisi söz konusudur. Ezici çoğunluk aynı dinden olsa da aynı dinden olanların mezheplere dağılımı hiç birisine ezici sayısal üstünlük fırsatı vermemektedir. Sekülerleşme gibi toplumsal yaşama ve siyasal kurumlaşmaya reforme edilmiş kilise yönetimlerini katan anlayışın Türkiye’deki izdüşümünü kafamızda canlandırdığımızda dinselliğin dünyevi yaşamdan çıkartılmasının olanaksızlığını anlamak zor olmayacaktır. Seküler İngiltere’de dini kötülemenin yaptırımı olduğunu bildiğimizde ve günümüz Türkiyesi’nde din kötüleme gerekçesiyle yaptırım uygulandığı anımsandığında sekülarite ve laiklik farkının anlaşılması kolaylaşacaktır. Hiç kuşkusuz sekülarite ABD ve İngiltere gibi Anglosakson coğrafyalarda işlevli ve işe yarar  olabilir.  Ancak, böyle bir işlevselliğin ülkelere ve coğrafyalara özgü olduğunu akıldan çıkartmamakta yarar vardır.

Türkiye’de laiklik ilkesine savaş açanların en azından bir bölümünün sekülarite kavramını dillerine dolamaları eşanlamlı diğer sözcüğü seçmelerinden öte bir anlam taşımaktadır. Bu seçimi bilinçsizlikle yapanların da aradaki önemli farkı fark etmelerinde yarar vardır.

Görüldüğü gibi laiklik ve sekülarite aynı kavramı tanımlayan eşanlamlı iki sözcük değildir. Kötü niyetlilerin bu yanlışı bilerek yaptıklarını, bilgisizlik sonucu bu yanlışa düşenlerin de kendilerine gelme gereği içinde olduklarını önemle anımsatmak gerekiyor!

Vatikan bayragi ve iki sari kilc diye tarif edilien iki anahtardir aslinda dünya anahtari ahiret anahtari





Signing of RasitTunca
[Image: attachment.php?aid=107929]
Kar©glan Başağaçlı Raşit Tunca
Smileys-2
Reply


Forum Jump:


Users browsing this thread: 1 Guest(s)