Welcome, Guest
You have to register before you can post on our site.

Username
  

Password
  





Forum Statistics
» Members: 27
» Latest member: Fahriye
» Forum threads: 662
» Forum posts: 941

Full Statistics

 
RasitTunca-2 Rezzak olan Allah - Baki Olan Allah Nedir? (Kar©glanin 10 Kasım 2017 Vaazi)
Posted by: RasitTunca - 05-29-2018, 03:29 PM - Forum: 2017 Tasavvuf Sohbetleri Arşivi - No Replies


Rezzak olan Allah - Baki Olan Allah Nedir?

Rezzak Allah - Yediren Doyuran Giydiren Allah Nedir?
Baki Olan Allah - Batmayan Güneş Olan Allah Nedir?

(Kar©glanin 10 Kasım 2017 Vaazi)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْإِنسَ إِلَّا لِيَعْبُدُونِ مَا أُرِيدُ مِنْهُم مِّن رِّزْقٍ وَمَا أُرِيدُ أَن يُطْعِمُونِ إِنَّ اللَّهَ هُوَ الرَّزَّاقُ ذُو الْقُوَّةِ الْمَتِينُ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ve Allah, insanları ve cinleri sadece Allah a kul olsunlar diye yarattı. Allah Onlardan (hiç) bir rızık da istemiyor ki O nu doyurmalarını da istemiyor yahutta bunada ihtiyaci yok, o halbuki sizin için lazim olan . Muhakkak ki Allah O, sizlere rızık verebilcek tek güç ve kuvvetin asil sahibidir.

Meali :


Sadakallahul Aziym ZARİYAT Suresi 56. 57. 58 . ayet


---oOo---

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

– “İktisada riayet eden fakirliğe düşmez.” veya İktisat eden zenginleşir, israf eden fakirleşir

( Hadis-i Şerif , Bezzar)

"Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
"Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ ibrahîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"

Yolculugumuza başliyoruz :

Çok mal haramsız, çok söz yalansız olmaz.
Yunus Emre

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

Kıyamette herkes, şu dört suale cevap vermedikçe hesaptan kurtulamaz:
1- Ömrünü nasıl geçirdi?
2- İlmi ile nasıl amel etti?
3- Malını nereden, nasıl kazandı ve nerelere harcetti?
4- Cismini, bedenini nerede yordu, hırpaladı?

( Hadis-i Şerif , Tirmizî)


أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُقِيمُونَ الصَّلاةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ellezîne yu’minûne bil gaybi ve yukîmûnes salâte ve mimmâ razaknâhum yunfikûn

Meali :

Esteuzubillah

Onlar (takva sahipleridir) ki, gaybe (gaybte Allah’a) îmân ederler, namazlarını kılarlar ve onlara verdiğimiz rızıklardan da infâk ederler (başkalarına da verirler).

Sadakallahul Aziym BAKARA Suresi 3. ayet

Dini Hikayeler
Musa Aleyhisselâmın ümmeti:

- Ya Musa! Rabbimizi yemeğe davet ediyoruz. Buyursun bir gün misafirimiz olsun. Nemiz varsa ikram etmeye hazırız, dediklerinde Musa Aleyhisselâm, onları azarladı. «Nasıl olur, Allah (haşa) yemekten, içmekten ve mekândan münezzehtir» diyerek bir daha böyle bir şeyi akıllarından bile geçirmemelerini tenbihledi. Fakat Musa Kelîmullah Turu Sina'ya çıkıp, bazı münasaatta bulunmak istediğinde, Allah tarafından şöyle nida olundu:

- «Ya Musa neden kullarımın davetini bana getirip söylemiyorsun?»

Musa Aleyhisselâm:

«Ya Rabbi, böyle daveti size gelip söylemekten haya ederim. Nasıl olur, Zatı Ulûhiyetiniz onların söylediklerinden beridir» dedi.

Allah (c.c.):

«Söyle kullarıma, onların davetine Cuma akşamı geleceğim» buyurdu.

Musa Aleyhisselâm gelip kavmini durumdan haberdar etti, hazırlığa başlandı, koyunlar, sığırlar kesildi. Mümkün olduğu kadar mükellef bir yemek sofrası hazırlandı. Çünkü misafir gelecek olan ne bir vali, ne bir padişah, ne bir başka yaratıktı. Kâinatın yaratıcısı misafir olarak gelecekti. Hazırlıklar tamamlandıktan sonra, akşam üstü uzak yollardan geldiği belli; yorgun argın, üstü-başı birbirine karışmış bir ihtiyar gelip:

«Ya Musa! Uzak yollardan geldim, acım, bana bir miktar yemek verin de karnımı doyurayım» dedi.

Hz. Musa:

- Acele etme, hele şu testiyi al da biraz su getir bakalım. Senin de bir katkın bulunsun. Biraz sonra Allah (c.c.) gelecek, dedi.

Tabii adam daha fazla diretmeden çekip gitti. Yatsı vakti oldu, beklenen misafir halâ gelmedi. Sabah oluncaya kadar beklediler, halâ gelen giden yoktu. Neyse ümidi kestiler. Hz. Musa taaccüp içinde idi.

İkinci gün Hz. Musa Tur'a gidip:

- Ya Rabbi, mahcup oldum, ümmetim: «Ya Sen bizi kandırdın, ya Allah sözünde durmadı» diyorlar dediğinde, şöyle hitap olundu:

- Geldim ya Musa, geldim. Açım dedim, beni suya gönderdin, bir lokma ekmek bile vermedin. Beni ne sen, ne kavmin ağırladı.» Bunun üzerine Hazreti Musa Kelîmullah:

- Ya Rabbi bir ihtiyar geldi sadece, o da bir kuldu, Allah değildi. Bu nasıl olur? dediğinde Cenabı Allah:

- «İşte ben o kulum ile beraberdim. Onu doyursa idiniz, beni doyurmuş olacaktınız. Çünkü ben ne semalara, ne yerlere sığarım, ben ancak aciz bir kulumun kalbine sığarım. Ben o kulumla beraber gelmiştim. Onu aç olarak geri göndermekle, beni geri göndermiş oldunuz» buyurdu.

Demek ki, Allah için yapılan her şey, bizzat Allah'ın kendisine yapılmış gibi olmakta, Allah o kimseden razı olmaktadır.

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

Yiyip için, giyinin ve tasadduk edin Fakat israf ve kibirden sakının!

( Hadis-i Şerif , Buhari)

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Hiçbir kişi, midesinden daha tehlikeli bir kap doldurmamıştır. Oysa insana kendini ayakta tutacak bir kaç lokma yeter. Şayet mutlaka çok yiyecekse, midesinin üçte birini yemeğe, üçte birini içeceğe, üçte birini de nefesine ayırmalıdır.”

( Hadis-i Şerif , Tirmizî, Zühd 47)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَمَا مِن دَآبَّةٍ فِي الأَرْضِ إِلاَّ عَلَى اللّهِ رِزْقُهَا وَيَعْلَمُ مُسْتَقَرَّهَا وَمُسْتَوْدَعَهَا كُلٌّ فِي كِتَابٍ مُّبِينٍ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ve mâ min dâbbetin fîl ardı illâ alâllâhi rızkuhâ ve ya'lemu mustekarrahâ ve mustevdeahâ, kullun fî kitâbin mubîn

Meali :

Esteuzubillah

Ve yeryüzünde yürüyen bir canlı yoktur ki; onun rızkı, Allah’ın üzerine (Allah’a ait) olmasın. Ve onun karar kıldığı kaldığı yeri de bilir (öldükten sonraki) ve onun emaneten geçici durduğu yeri (dünyadaki yerini de) bilir. Bunlarin Hepsi Kitab-ı Mübîn’dedir (Levh-i Mahfuz’da yazılı) dır.

Sadakallahul Aziym HUD Suresi 6. ayet

Dedikki cennetde bu dünyada kurlulmuş, cehennemde bu dünyada kurulmuş, ve mesela dedik elimizi uzatinca merketten yada pazardan gidip ekmeden bicmeden sulamadan mesala dometes alabiliyoruz, ama işde bizler pazardan yada merkatten alabilirken, o aldigimiz domtesi ekip bicip, ve eziyetini cilesini ceken birde ciftci amcalarmiz var, peki onlarin cenneti neresi o zaman demek lazim, ve o cileyi cekip eziyeti cekip ekip bicen ciftci amca, 1 kilo domtes için mesela 65 kuruş kazaniyor, arada araci aliyor onu pazara satiyor, o da ekmeden bicmeden, o cileyi cekmeden, arada alip satarak, yine bir 65 kuruşda o kazaniyor, ve pazarciya domatesi mesela 1,30 liraya satiyor, ve pazarci amca yine ne ekdi ne bicdi, nede tarladan taa pazara getircen diye bir cile cekdi, taa önüne kadar kamyon getirdi, indirdi, pazarda yada markettee tezgaha koydu, ve o da 65 centte o kar koydu, ve etti 1,95 liraya yada 2 liraya satti ve bizlerde gidip tüketici olarak pazardan 2 lira verip kilo kilo domtesi uzanip aliyoruz, burada cehennemi kim yaşiyor, ciftci amca, cilesi zorlugu camuru topragi yorgunlugu ile cilesini ceken o, bizler burada cennet ehli olduk, amm işde cicftci amca, ben domatesi 65 e vermeycen 67 kuruşa satcan derse, bu pazra varasyi 6 kuruş daha zam alipda variyor, ve biz bunu böyle 2 lira yerine 2,60 a almaya razi olmuyoruz, ve pahali diyoruz, ve ucuza satan pazarci ariyoruz, halbuki cileyi ceken ciftci amca bundan ancak iki kuruş kar etcek, belki borcu var, belki derdi var, hasta oldu ilac alacak, yani işde fakire fakirce katki iki kuruş, zengine zengince katki, onada iki kuruş, amma bu iki kuruş emektarin hakkimi, yoksa pazarcinin hakkimi demek yokmu ? peki bu araci arada tarladan alip gelip pazara satan, cokmu akilida, öyle ekmeden bicmeden 65 kuruş kazaniyor, hayir o da ciftci amcadan daha akilli degil, amma onunda cilesi var, tarladan aldi amma, işde pazara yetiştiremezse cürür, bütün mal zarar olur, yine satacak pazar bulamazsa, mal elinde kalir, yine zarar eder, onun cileside kendine göre, yine cile ve cehennem, peki üc emektar, ve ücüde 65=65=65 kuruş kazaniyor amma ücünün de agirligi ayni degil, cünkü ciftcinin cilesi ile, aracinin cilesi ayni degil, yine pazarcinin cilesi yine ayni degil, yine marketcinin cilesi ayni degil, öyle olunca sanki bizim köylü köy cafesinin ve dükkaninin eski sahibi musti amcanin, ben cocukken bana sordugu soru aklima geliyor, dediki sen okuyormuşsun, akilli cocuckmuşsun, haydi cevap ver bakalim dedi, 100 kilo pamuk cuvalimi agir, yoksa 100 kilo demir cuvalimi agir dedi, ben dedim ikiside ayni, o da o zaman dedi, aygina bir 100 kilo pamuk cuvali düşsemi, ayagin acir, agrir? yoksa 100 kilo demir düşsemi diye sordu, ben dedim tabiki demir ayagi kirar, o zaman dedi : bak ayni degilmiş 100 kilo pamuk ile 100 kilo demir dedi. yani öyle olunca, ciftcnin cehennemi ve cilesi ile pazarcinin cehennemi ve cilesi ayni agirlikda degil demekki, ciftcininki sanki 100 kilo demir cuvali gibi, ve pazarcininkide belki 100 kilo pamuk cuvali gibi yani. ve biz pazarda, iki kuruş pahali diye ucuz pazarci ariyoruz. biz tüketilcere ciftci amca deseki : gel sen ek bic, ve ben sana 67 degil 70 cent veren derse, kimse ekip bicmeye razi gelmez, o cileyi cekmye razi gelmez, hatta denese bile, ilmi bilmediginden o kadar verim alip masrafini kurtaramaz belki. Benim seram var, her sene nerdeyse seraya biber fidesi dikiyoz, yada salatalik dometes fiedesi, amma işde ona bakim masrafimi su parami bile kurtarmiyor, yani sadece hoby belki, yoksa bir fideyi 2 euroya alsam ondan suladim gübreledim aldigim sadece belki 5 tane salatalik tamami bu, ve ben salataligi yeri geliyor yazin bol vakitinde 50 cente aliyon, öyle olunca 2,5 liraya 5 tane salatalik hazir alabiliyorsun, amma işde peki benim su param nerde, benim yaptigim emek ve zaman nerde, yani öyle sakin ciftcinin emegini hor görmeyin, onlar o cileyi cekip de, o eziyeti cekipde, ekmese bicmese, bizler nerden hazir alip, elimizi uzatipda, bu cennet gibi hayati yaşariz, öylse ciftcinin emegine saygi duyalim ey insanoglu. amma onlarda firsati ele gecirdik diye, milleti kaziklamaya kalkmasinlar. yani herkes hakkini korur, ve vicdani ile hareket ederse, ne cifti zarar eder, ne araci, nede pazarci, cünkü eger ciftci ilk 65 kuruşu kazanmazsa, yani tüketicinin vercegi 65 cent olmazsa, bu sefer ne ciftci olur, nede araci , veya ikinci kazanc olan araci, olmazsa, o aracinin verecegi 65 kuruş olmasa, mal pazara gelmez, pazardan elimiz boş döneriz, bu hafta yollar kapaliymiş mal gelmemiş diyorlarya bazen kişin. yani öyle olunca, araci olmazsa, mal pazara merkete gelmez, yine ciftci olmazsa, ciftcinin masrafi olan, para olmazsa, ne dometes olur, ne araci olur, nede pazarci, ve pazarcinin verecegi 1,30 lira olmazsa, ne ciftci olur, nede araci, öyle olunca, cark carka bagli, cark carka bagli, ve Allah işde, bazilarina cenneti tatdirirken, bazilarina cehennemi yaşatiyor. yine ciftci amca ekdi bicdi, cile cekdi, ve dometes biber üretdi, amma ciftci amcada akşam eve gitdimi internete gircek, yada televizyon seyretcek ceryan parasi veya televizyon almasi lazim, cünkü o da televizyon üretemiyor, o da gidip marketten, elektrik elektronik magazasindan, elini uzatip, bu sefer o dometesden kazandigi para ile, televizon aliyor, yada interet baglatip, dünyayi seyrediyor, öyle olunca, o da cehhenem icinde birde cennet hayati yaşiyor, o da elini uzatip aliyor bu devirde. yani cennet ve cehennem, ic ice girmiş vaziytte, ve bu dünyada kurulmuş vaziyette. birileri cehennemi, birileri ise her an cenneti tadip yaşiyor yani.

yine diyorlki Türkiyemizde ve dünyada günde binlerce ekmek israf ediliyor diyor, bu israfin önüne gecilse diyor, bilmem kac tane fakir doyar diyorlar, bilmem kac tane fabrika yapilir falan filen. yani rakamsal istatistik yapipda yazipda aklinizi kariştirmak istemiyorum burada, amma yani rakamlar, cok yüksek bu konuda, amma sanki bu ekmek israfinin önüne gecince, dünyayi kurtariverecekmişiz gibi laflar edenler var. Halbuki cark öyle dönmüyor, cünkü mesela o artan ekmekler firinda veya restoranlalarda israf edilmeyipde, baytlayan ekmekler, halka fakirlere bedeva dagitilsa, bu sefer düşünün, bizler müslüman devlet sahibiyiz, yenilerede Ramazanlarda bir yerlerde, birileri iftar yemekleri dagitiyor, ve adamlar ihtiyaci varsada, yoksada oraya kuyruga giriyor, hazir bedava yemek yiyor, ya kardeşim bu yemek fakirler için verildi, senin ihtiyacin yok, ee neymiş eve iftara yetişemeycekmiş, oda siraya girip burda iftar yapmak iştemişmiş, yani bahane cok ,bedava yaaaaa yani, hakki olanda yiyor, hakki olmayanda, öyle olunca, malin ucuzu bol olunca, herkes ucuzuna ve bedava olanini tercih edecekdir, o zman bu sefer, ekmekci zarar edip batacakdir. hergün taze ekmekleri alan bir kac kişinin, verecegi para ile bu sefer ekmekci carki dönmyecekdir, öyle olunca, onlarin onlari bedava vermesi ve israfin önüne gecmesi güzel amma, cark dönmez, insangilgin hepsi ayni, beleş bomba olsun da karnimda patlasin ahlaki var. öyle olunca, kim beleşi sevmez, yani öyle olunca, o ekmeklerin israf edilmemsi demek belki, onlari lokanta ve restorant ve otellerden toplayipda, hayvan bakim evlerinde ac hayvanlar doyurulusa, onlar ancak onlarin hakki olabilr. cünkü ben köydeyken Türkiyde tarlada bugday ekip biciyorduk, ve ben daha cocugun, ve tarla bicildikden sonrada, o vakitler tirpan tutacak kadar olmadigmiz için, ablam annatla toplarken, bende işde bazen tirmikla kalan gideni topluyordum, ve bakdimki, yerde ucundan kopmuş bir cok başak kaliyor tarlada, ve cocuguz ya babama dedim bak bu başaklar tirmiga gelmiyor dedim, onlari tirmik almiyor toplamiyor yerde kaliyor, babam rahmetlide dediki onlar kurdun kuşun karincanin hakki oglum, onlar topragin bereketi dedi, yani onlari almak olmaz, onlarlada karincalar doycak, kurt kuş doycak dedi.

Yani adamlar singapurda vertikal tarla ekim bicimi icad etmişler, ve amca diyor bu az arazisi olan devletler ve kimseler bu sistem milletini doyururlar, dünya acligini doyurabilirler, cok araziye böyle ihtiyac yok diyor, sistem ise bu

[attachment=38444]

Vertical Farming Modele

Yatay cok ca apartmen yerine, cok katli bina yapip az alana cok insan sigdirmak gibi, bu ciftcilik yöntemide işde, az arazi kullanip, cok ürün almak gibi, ve adamlar birde rayli carkli sistem yapmişlar, ve canakalar koymuşlar, ve canaklar aşagi yukari hareket ediyor, ve yukari gelen canak ve cark daha cok güneş işigi aliyor, alta gelen canak gece gibi oluyor, ve tek sistem yaklaaşik 16 saatte devir ediyormuş, ve böylece cok ürün aliniyor, ve böylece dünyayi doyurmak hususunda iyi bir buluş, kimden, singapurlu amcalar icad etmiş, evet cok güzel iyi fikir, fakat ters etkileri ise, bu bir sera icinde, ve artik benim babama sordugum başaklar bile israf edilmeyecek ancak, peki bu karincalarin kurdun kuşun hakki olan, o bu başaklar olmazsa, kuş türleri karinclar börtü böcek ölür, bu başaklarla beslenen böcek türleri ölür bu sefer. o zaman dünyadaki yine her bir canli ayri bir carki temsil ediyor, ve her birinin dünyamiza ayri ayri katkisi var, onlarda biri carkdan eksilirse, ekoloji bozulur bu seferde. öyle olunca yani ekolojiyide korumak lazim, o zaman kurtun kuşun hakki ve hukuku olanlari o başaklari, bu sefer, kendi elimizle sacmamiz gerekcek yani. kainat carkinin işlemesi için bu şart, öyle olunca, yani evet her yeni buluş hayatimiza binlerce katma deger getirdigi gibi, yan tesirleride var, onlari izale edebilirsek, dünya yine, bu mucid macid amcalar sebebiyie, daha kolay ve daha yüksek cennetler haline döner, ve aclik kitlik yok olur. amcalarin biri düşünmese, diger birisi düşünüp birşeyler keşfediyorsa, o zaman bu tefekkür ehli, mucid amclarinda, hayattayken kiymetini bilmemiz lazim, ve yüksek ufuk, yüksek zikir ehlinde olur, yani hem manen, ham madden zengin olmak için, imanli ve zikir ehli olmak lazim, yine şükür ehli olmak lazim yani ki, Allah ufkumuzu acip bilzere yeni yeni buluşlar, iliminden bir nebze daha bilgi ilham edip keşfettirsin yani, her gün biraz daha ileriye, ve en son "Adn Cenneti" ne kadar yolumuz var yani.
işde Rezzak olan Allah, o isimini, mesala, ekip bicen o ciftci amcalar, arada pazara taşiyan araci amcalar, ve pazarda markette bize sunan amcalar eliyle, bizlerde Rezzak ismini tecelli ettiriyor. Karnin doydu, ne ile, kahvaltidaki peynir zeytin ile ekmek ile, peki doyuran Allah dir, Rezzak olan Allah dir amma, Allah seni mahallendeki bakkal amcanin eliyle, ona mal satan toptanci amcanin e liyle, onu tarladan getiren kamyoncu amcanin eliyle, yine tarlada ekip bicen ciftci amcanin eliyle seni doyurdu, burda Rezzak kim o zaman, işde Rezzak ismi onlarda tecelli gösterdi, ve bizi doyurdu, yine Allah doyurmuş oldu, amma Allah ciftci amca ile doyurdu yani bakkal amca ile doyurdu yani.

Bu vaaza başladigimiz dün, günlerden 10 KASIM idi, yani Mustafa Kemal Atatürk ün bekaya göctüklerinin 79. seneyi devriyesi idi.
Bir Mustafa var ki ismi Muhammed Mustafa, ve onun Dogum günü kutlaniyor mevlüd kandili ile, yine bir mustafa var ki o da KASIMIN babasi ve Mustafa Kemal onun ise 10 KASIM da ölüm yildönümü kutlaniyor, ve ettimi iki Mustafa, ve bir mustafalar Ahmetler Mahmutlar Muhammedler varki ümmeti Muhammed, onlarinda yeniden dogduklari gün, yani Muhammedin yeniden dogdugu Ahmet hali, muhammed mustafanin yeniden dogdugu mahmut hali, yine ebu bekir hali, osman hali, ömer hali, öyle olunca onlarinda yeniden dogdgu dogum günleri kutlaniyor ve Rabbimizin kuranda Hz. isa ve Yahya ya hitaben oldugu söylenen bir ayet var, diyorki Rabbimiz :

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَالسَّلَامُ عَلَيَّ يَوْمَ وُلِدتُّ وَيَوْمَ أَمُوتُ وَيَوْمَ أُبْعَثُ حَيًّا

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ves selâmu aleyye yevme vulidtu ve yevme emûtu ve yevme ub’asu hayyâ

Meali :

Esteuzubillah

“Doğduğum gün, öleceğim gün ve yeniden diriltileceğim gün bana selâm (esenlik verilmiştir).”

Sadakallahul Aziym MERYEM Suresi 33. ayet

öylese Yahya kim? isa kim? Muhammed kim? ayni kimsemi aceb. isa nin yeniden dogan haliyle muhammed mi

BAKi OLAN ALLAH NE DEMEKDiR ? BATMAYAN GÜNEŞ HiKMETi NEDiR? - KiMLERE BAKi iSMi KONULUR?

Muhammed Mustafanin dogum gününü, mevlidi şerifin müellifi süleyman Çelebi şöyle tarif ediyor

Âmine Hâtun Muhammed. Anesi
Ol Sadeften doğdu ol dür dânesi
Çünkî Abdullah’tan oldu hâmile
Vak-t erişdi hafta vü eyyam ile
Hem Muhammed gelmesi oldu yakîn
Çok alâmetler belirdi gelmeden

Allâhümme salli alâ Muhammedin
ve alâ âli Muhammed

Ol Rebi-ûl evvel âyın nîcesi
On ikinci gece isneyn gecesi
Ol gece kim doğdu ol Hayr-ûl-Beşer
Annesi anda neler gördü neler
Dedi gördüm ol Habîbin Annesi
Bir acep Nûr kim, güneş pervânesi
Berk urup çıktı evimden nâgehân
Göklere dek Nûr ile doldu cihân

işde iSNEYN GECESi Demek iki gecenin birleştigi gece olan, gündüzü gündüze baglayan gece, 21 haziran yaz gündönümü dönencesinde, finlandiya veya hollanda dan güneş gözetlenince, akşam olupda güneş batidan batinca, aninda dogudan yeniden doguyor, nerede? Hollanda veya Finlandiya dan yada Norvec den belki gözetlenebiliyor bu. yani öyle olunca işde, 21 haziran demek isneyn gecesi demek veya 21 Aralik da ise tam tersi gün dogdugu anda, aninda yine batiyor kiş dönencesi, yani kara delik gibi karanlik kimseler doguyor, yani geceyi geceya baglayan gece 21 aralik
ve öyle olunca 21 haziranda dogan ise, işde batmayan güneş, yani BAKi OLAN GÜNEŞ Hikmeti, yani Baki olan Allah hikmeti kimlerde tecelli ediyor, Allahi n El Baki ismi kimlerde tecceli ediyor, 21 haziranda doganlarda, yani ikizler burcunun dibi demek, ve zaman geldi "Baki "isimli cocuklarin tohumunu atmaya,ve dünyamizda Baki isimli cocuklar azaldi, ve şu gece ve gündüzden başlayip, cocuk yapin, ve Allah kismet ederde, piyango 21 haziran a vurursa, ve o gün cocugunuz dogarsa ismini erkek olursa "Baki" veya AbdülBaki" koyun, kiz olursa "Bakiye" koyun inşallah, yani batmayan güneşler dogsun kainatimizda. 21 Aralikda ise, daha dogmadan ölenler, veya dogup bir nefes alip ölenler kara delikler eger yaşarlarsa penguen cibilliyatli olurlar

[attachment=38443]

Rabbim mehdiye ve askerinin icnden bazi kimselerede Hz Mevlana gibi batmayan güneşler cikarsin inşallah Baki ve Bakiye Bebeler nasip edip cikarsin inşallah.


---oOo---


أَأَللَّهُمَّ أَرِنَا الْحَقَّ حَقاً وَ ارْزُقْنَا اتِّبَاعَهْ وَ أَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَ ارْزُقْنَا اجْتِنَابَهْ


''Allahım! Bizlere, hakkı Hak gösterip ona tabi olmayı, bâtılı da Bâtıl gösterip ondan yüz çevirmeyi nasib eyle..! '

وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ

Ve âhıru da'vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîne, Amiyn.

Elfatiha maassalavat.

سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ

Sübhâneke Allahümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfirullahe ve etûbu ileyk.

--OoO--

Kar©glan

Başağaçlı Raşit Tunca

Schrems, 10 Kasım 2017 Cuma

Original Kar © glan

Print this item

RasitTunca-2 Kurani Tertil Üzeri Okumak Ne Demekdir? (Kar©glanin 01 Kasım 2017 Vaazi)
Posted by: RasitTunca - 05-29-2018, 03:26 PM - Forum: 2017 Tasavvuf Sohbetleri Arşivi - No Replies

[attachment=38445]

Kurani Tertil Üzeri Okumak Ne Demekdir?

(Kar©glanin 01 Kasım 2017 Vaazi)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

أَوْ زِدْ عَلَيْهِ وَرَتِّلِ الْقُرْآنَ تَرْتِيلًا


Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ev zid aleyhi ve rettilil kur’âne tertîlâ

Meali :

Veya onu daha arttır. Ve Kur’ân’ı  anlayarak, açarak açiklayarak güzel bir şekilde oku.

Sadakallahul Aziym MUZZEMMİL Suresi 4. ayet


---oOo---

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Sizin en hayırlınız, Kur’an’ı öğrenen ve öğretendir.”

( Hadis-i Şerif ,Buhari, Hadis no: 1775 )


Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Bu Kur’an, hoşlanmayan için gayet zordur. Ona ısınana ise gayet kolay gelir. Hadisime (söz ve davranışlarıma)  gelince, hoşlanmayan için gayet zor, tâbi olan içinse gayet kolaydır. Bir kimse benim hadisimi dinler, hemen hıfz eder ve tatbik ederse mahşerde Kur’an ile haşrolur. Hadis’ime ehemmiyet vermeyen ise Kur’an’ı hor görmüş olur. Kim de Kur’an’ı  hor görürse dünya ve ahirette hüsrana uğrar.”

( Hadis-i Şerif ,Ramuz’ül Ehadis 133o-7 )

"Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
"Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ ibrahîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"

Yolculugumuza başliyoruz :


Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

Kur’an-ı öğrenin, okuyun ve kolayınıza gelen yerleri okuyun. Muhammed’in (s.a.v) nefsi yed-i kudretinde olan Allah’a yemin ederim ki, onun unutulup gitmesi, bağlı devenin ipinden kurtulmasından daha çabuk olur. Öğrenin, bilin ki, kim bir gecede (veya bir gün içerisinde) 50 ayet okursa, o, gafiller listesine yazılmaz. Kim gecede 100 ayet okursa, abidler arasına yazılır. Kim gecede 200 ayet okursa, ondan Kur’an davacı olmaz. Gecede 500 ila 1000 ayet okuyanlar ise, kendilerine cennette büyük makamlar ihsan edilmiş olarak sabahlar.

( Hadis-i Şerif , Ramuz’ül-Ehadis 253-13 )


Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

Bakara suresinde bir ayet vardır ki, Kur’an ayetlerinin seyyididir. Bir yerde okundu mu şeytan orada tutunamayıp mutlaka çıkar. Bu “ayetül kürsi” dir.

( Hadis-i Şerif , Ramuz’ül-Ehadis 300-9 )

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَمَا مِن دَآبَّةٍ فِي الأَرْضِ وَلاَ طَائِرٍ يَطِيرُ بِجَنَاحَيْهِ إِلاَّ أُمَمٌ أَمْثَالُكُم مَّا فَرَّطْنَا فِي الكِتَابِ مِن شَيْءٍ ثُمَّ إِلَى رَبِّهِمْ يُحْشَرُونَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ve mâ min dâbbetin fîl ardı ve lâ tâirin yatîru bi cenâhayhi illâ umemun emsâlukum, mâ farratnâ fîl kitâbi min şey’in summe ilâ rabbihim yuhşerûn

Meali :

Esteuzubillah

Yeryüzünde gezen her türlü canlı ve (gökte) iki kanadıyla uçan her tür kuş, sizin gibi birer topluluktan başka bir şey değildir. Biz Kitap’ta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Sonunda hepsi Rablerinin huzuruna toplanıp getirilecekler.

Sadakallahul Aziym EN'ÂM Suresi 38. ayet


öyle olunca, kuranin icinde eger herşey varsa, bu kuran kainatin haritasi ise, o zaman kainatta ne varsa kuranda da var demek, amma işde kurani sanki bir cekmeceli dolap olarak düşünürsek, onun cekmecelerinde  bircok eşya var, ancak o cekmeceleri acipda icinden cikarinca, ve hatta öyleki o cekmecede mesela bir tane radyo varsa, radoyunun icindede bir cook parca var, cekmeceden radyoyu cikarmak demek, onun icindeki bircok parcayide görmek demek degil, yani hatta saydam görünür bir kabi olsa radyonun, yine radyo nasil ve ne ile calişir bilmeyen birisi, radyodaki parcalari görse bile, ne işe yaradigini, ve her bir parcanin ne görev yaptigini bilemez, ve yine öyleki ancak, bir elektronik teknik bilgisi olan birisi , o radyoyu cikarsa baksa, ve o belki o radyoyu gercekten anlar, ve hangi parca ne işe yarar, ve ne görev yapar bilebilir belki. öyle olunca Rabbimiz Tealada kainata mesela ari diye bir bilgi küpü paketlemiş, ve biz o bilgi küpü ariya bakarakdan bircok ilmi cözebiliriz, amma bir arici bile onun ne kadar faydali hizmetleri var bilmez, yine insanlar ari bal yapan canlidir der, bu kadar bilir. amma bir bilim adami onun haberleşme sistemini onu gözetliyerek cözmüş, ve arilar falan yerde bal özü olan yeni  taze cicekler var diye, kovandaki  diger arilara tarif etmek için, işde dansediyorlarmiş, ve en son dans biterken kuyrugunu ne yanna dogru kivirdi ise, onun matemetiksel bir hesabi var, ve diyorki yani bilmem kuzey batida 10 km ilerde güzel cicekler var diyormuş. yani öyle olunca bunu incelemeyen birisi anliyabilirmi? ve o hareketin ne manaya geldigini araştirmayan birisi bilebilirmi? yani işde bizim müslümanlar : ari bal yapar, o zaman ari bal yapsin, bali al tamamdir diyor. başka ne hünerleri var bilmiyor. amma gecen dedigimiz kainata bakip ibret alan bu afedesiniz gavur dediklerimiz, işde onlari gözetleyip, bu dili bile cözmüşler, ve öyle olunca, arinin dilinden anlayan bir arici, ve öyle olunca, hz. süleyman hayvan dili bilirdi, peki ari dilide biliyormuydu, yani öyle olunca ariya diyecekki : bizim evin yaninda cicekler var, bunu demek için işde oynayacak dansedecek ve en son kicini şöyle bir kivircakki,  o taraf  matematiksel bir hesap ile cicekden ne kadar uzak, o arilara haber verebilsin, eee bak bu gün alman arici birisi televizyonda bunu acikladi, ögrenmiş ve anlatti, yani yeni hz. süleymanlar var bu cagda kardeşim, sülüman karinca dili biliyorsa, bu sülümanda ari dili biliyor yani.
işde öyle olunca, kainat ve kuran bilgi hazinesi, ve o muhammede kurani tertil üzere oku diyen Rab, daha ilkokul birde heceleyerek okuyan gibi "yaaaaaaa  siiiiiin vel    kur    anil      hakim"  diye heceleyerek okumakdan bahsetmiyor, tertil üzere oku derken, yani onu ac ve cekmeceden cikar ve bak, incele, ve sonra o sana neler diyor. ve gecen dedik, o gavur dediklermiz yunusa  (balik olan yunusa) bakmiş ve onu incelemiş, ve onun  haberleşme sistemi olan "sonar sistemini" gemilerin haberleşme sistemini cözmüş ve icad etmiş, yine yarasaya bakmiş, ve radar sistemni cözüp icad etmişler, ve kuranda o müminleri tarif ederken işde diyorki Rabbimiz :

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

الَّذِينَ يَذْكُرُونَ اللّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَىَ جُنُوبِهِمْ وَيَتَفَكَّرُونَ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هَذا بَاطِلاً سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ellezîne yezkurûnallâhe kıyâmen ve kuûden ve alâ cunûbihim ve yetefekkerûne fî halkıs semâvâti vel ard(ardı), rabbenâ mâ halakte hâzâ bâtılâ(bâtılan), subhâneke fekınâ azâben nâr

Meali :

Esteuzubillah

Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar hatirlarlar (daima) Allah'ı zikrederler. Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. “Rabbimiz! Bunu boş yere yaratmadın, seni eksikliklerden uzak tutarız. Bizi ateş azabından koru” derler.

Sadakallahul Aziym ALİ İMRAN Suresi 191. ayet 
derler ve rabbimizin ayetlerinin tertil üzeri okuyup cekirge ne diyor, karinca ne diyor, ari ne diyor, yunus ne diyor ögrenirler, ve ve rabbimizin o pakete gizledgi ilmi cözerler ve o ilmin mucidi  olurlar.

ve diyorlarki eski mezheb imamlari için, onlar söylenecek bütün sözleri söylemişler, ve bugün bir olay oldumu hanbeli şöyle dedi, hanefi böyle dedi diye, o olay hakkinda karar veriyorlar , halbuki olaylar kişiye ve zamana yere ve yöreye, yine kişinin durumuna göre ve bulundugu ortama, ve hasta ve saglikli olduguna, yine etrafinda kimler olduguna göre cok degişik sonuclar doguruyor, öyle olunca bütün karni agriyanlara Aspirin, bütün kafasi agriyanlara aspirin, bütün soguk alginligi olanlar aspirin diye üniversal bir sonuc olmaz, o yüzden dinde bir konuda biri için, karar verecekken, hanbeli böyle diyor diye hemen karara varilmaz, ve ictihad gerktirebilir o hal belki, o yüzden bitkici muammer amca var, o bile diyorki, herkese her bitki karişimi uymaz, o nun karni agriyor migrenden, berikisinin sinüzitten, bunlarin ikisine ayni ilac olurmu hic diyor, yani öyle olunca, fikhi bir hüküm veye kuranin bir ayetinin bir kimsede yapacagi tezahür, ile digerinin üstünde yapacagi tezahür farklidir, o yüzden cübbeli diyorki birşey söylersem kaynak ile söylerim, hanbeli dedi, buhariden rivayet falan filen, ve öyle olunca, birisi sorunca ,o dedi, bu dedi olmaz, sen karar verceksinn ey cübbeli, sorana göre cevap vermen lazim, yani ictihad güne ve zamana ve kişilere toplumlara özel olur yani, neden dört mezhep dogdu? cünkü farkli kitalardaki farkli insanlar için, o yüzden hanefide cizigin üstünü gecen kan abdest bozarken, Hz Ali nin görüşünü alan şafiye göre, cizme dolusu kan aksa abdest bozulmaz. kim karar verdi burda abdestin bozulmaycagina, Hz Ali , Hz Ali peygambermi ki bu dinin sahibimi, hayir, o bir halife ancak, Peygamberin yerine bakan kimse, öyleyse, ne ictihad etdi, cizme dolusu kanim aksa bile,  benim itikadim ve abdestim bozulmaz dedi, yani gönlüm bulanmaz demek istedi, amma hanifiler kadina elin degdi tahrik oldun ve abdest gitdi diyor, ya avrupa insani, artik mini etekle dolaşan kizi kadini görüyorda, zerre kadar itikadi bozulmuyor, yani hemen öyle suyu falan akmiyor  aklina cinsellik  gelmiyor, yani sapiklik falan düşünmüyor( hepsi degil icnde elbet sapiklarda vardir), hemende tahrik olmuyorlar,  peki onun için verilcek abdest hükmü ile hanefi için yahut caferiler için ayni olurmu?  adamlar kadina car giydiriyor, kadininin eli ciksa eline degse abdest gider, neden cünkü adamlarda kadin sakli gizli mal, amma avurpda kadin öyle sakli mal falan degil, kadinda erkek kadar özgür bir insan, öyle olunca, kardeşim öyle hanbeli dedi, şafi dedi, bu devirde olmaz, olaya göre karar lazimdir, ictihad lazimdir.
bizim bu sözümüz kişiye özel hüküm verme hukukunu, peygamberimizin ve bir sahabenin başindan gecen şu hadise, cok güzel acikliyor yani

Ebû Hüreyre Efendimizin tebessüm ettiği olaylardan birini şöyle anlatır:


“Allah Resûlü (s.a.v.) Mescid-i Nebevî’de iken sahabelerden biri, elini göğsüne vurup, saçını başını yolarak, büyük bir telaş içinde Allah Resûlü’nün (s.a.v.) yanına geldi.

– Yâ Resûlallah! Helak oldum. Rahmetten uzak olan karşındaki şu kişi helak oldu! diye feryat etti. Sahabiyi sakinleştirmeye çalışan Efendimiz:

– Seni helak eden nedir? Diye sordu. Sahabi:

– Ramazan orucu tutmuşken hanımıma yaklaştım, dedi. Sahabiye yanına oturmasını işaret eden Allah Resûlü (s.a.v.) onunla yakından ilgilendi:

– Bir köle azat edebilir misin?

– Hayır.

– Aralıksız iki ay oruç tutabilir misin?

– Hayır.

– Altmış fakiri doyurabilir misin?

– Hayır.

Sorulardan hiç birine olumlu cevap alamayan Allah Resûlü (s.a.v.) sahabiyi sorununu çözmeden göndermek istemiyordu. Bunun için

– Şurada oturup bekle, buyurdu. Bir süre sonra bir başka sahabi büyük bir sepet hurma ile içeri gerdi. Sepeti Allah Resûlü’nün (s.a.v.) önüne koydu. Sepeti orucu bozulan sahabiye uzatan Efendimiz:

– Şunları alıp sadaka olarak fakirlere dağıt! buyurdu. Sahabi sabrı zorlarcasına:

– Yâ Resûlallah! Bizden daha fazla fakir mi var? Vallahi şu an çok aç olduğum halde yiyecek hiçbir şeyim yok! Şu iki taşlık arasında (Medine’de) benden daha fakir biri yoktur, dedi.

Bu kadar iyilikten sonra hâlâ iyilik istemesine kızmayan Efendimiz, sahabinin sözlerini hoşgörü ile karşıladı. Hoşgörüsünü azı dişleri görülünceye kadar gülerek gösterdi. Sonra sahabiye döndü:

– Haydi, onları al! Götürüp ailene yedir, buyurdu

( Hadis-i Şerif , Buhârî, Savm 30; Müslim, Sıyâm 81; Tirmizî, Savm 28; Ebu Dâvud, Savm 38.)

ve bizler islam ve müslümanlar grubu olarak, her ne yaparsak yapalim, her ne dua ve zikir edersek edelim, şeytan ve hizbi, ve deccal ve hizbi, bugun yaptiklarimizi ve sevaplarimizi ve zikirlerimizi ve okudugumuz kurani bile, ters cevirmeye calişiyor, ve onuda matemetikde kehrwert denen frekansi ters cevirme yöntemi ile yapiyor dedik, peki biz müslümanlar olarak onun yaptiklarini ters ceviremezmiyiz? evet belkide bizde onun yaptiklarini tersine cvevirebiliriz,  cünkü halk arasinda bir söz vardirya "şeytana pabucunu ters giydirmek" deyimi, nerden türemiş bu peki bilirmisiniz , cünkü islamda eve, camiye ve iyi ve faziletli yerlere girerken sag ayak ile girilir, cikarkende sol ayakla cikilir.
Amma şer ve pis ve necis olan yerlere girerkende yani şeytanin otagi olan pis yerlere girerkende işde bu sefer sol ayakla girilir, mesala tuvalet ve banyoya sol ayakla girilir, sag ayaklada cikilir , işde bu sünnet ile bizde ona pabucunun ters giydirmiş olmazmyiz, yani bizde onun oralarda bize yapacagi müdaheleyi tersine cevirmiş olmazmiyiz, yani kehrwertini almiş olmazmiyiz, elbetteki bizde onun yapacak olduklarini ve yaptiklarinin kehrwertini almiş oluruz, yani bunu, bu sünneti yaparakdan yani. Bu işlem öyle sadece ters ayakla girmekle kalmaz, tasavvuf da işde "Terki Terk" diye bir kural vardir. nedir o ?  yani sen hep sagdan giyiyorsun, sagdan yiyorsun, sagdan giriyorsun, amma ardina düşman taklidi seni takip ediyor, ve senin her gün sagdan gitigini bildigi için, ve güdümünü seni sagdan gidecek diye almiş, ve bir sünnet ve ahlak ve adeti yaparken seni onu  sagdan yapacak diye biliyor, ve senin her zmen sagdan yaptigini terkedipde, bir defada düşmani yaniltmak için, işde soldan yapivermene terki terk denilir, ve böylece düşmanin yolunu saptirmiş oluruz, seni saga döncek sanirken, sen sola dönünce, o sapitir ve saga dogru dönüp yanliş sokaga girer yani, ve amma bu terki terki ancak bir defaya iki defaya mahsus yapilir, yine o düşmani saptirdikdan sonra, yine sagdan yiyip giymeye devam edilir yani, yani müslümnalarda şeytan ve hizbinin ve deccal ve hizbinin yaptiklarinin tersini cevirebilir, yani neymiş o kuralin adi ? Tasavvufdaki "Terki Terk" ve demek olurki :  sen sagdan giyme sünnetine yapişdin ve hic birakmiyorsun, ve demek olurki, ömründe artik soldan giymeyi terk ettin demek olur, işde o düşmani görünce ise, terkettigin, o soldan giyme kuralini terkedipde soldan giyivermeye terki terk,  yani o önceki terkettiklerini terketmek denilir.

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

اللّهُ لاَ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ لاَ تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلاَ نَوْمٌ لَّهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ مَن ذَا الَّذِي يَشْفَعُ عِنْدَهُ إِلاَّ بِإِذْنِهِ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلاَ يُحِيطُونَ بِشَيْءٍ مِّنْ عِلْمِهِ إِلاَّ بِمَا شَاء وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ وَلاَ يَؤُودُهُ حِفْظُهُمَا وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظِيمُ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Allâhu lâ ilâhe illâ huvel hayyul kayyûm(kayyûmu), lâ te’huzuhu sinetun ve lâ nevm, lehu mâ fîs semâvâti ve mâ fil ard, menzellezî yeşfeu indehû illâ bi iznih ya’lemu mâ beyne eydîhim ve mâ halfehum, ve lâ yuhîtûne bi şey’in min ilmihî illâ bi mâ şâe, vesia kursiyyuhus semâvâti vel ard, ve lâ yeûduhu hıfzuhumâ ve huvel aliyyul azîm

Meali :

Esteuzubillah

Allah, kendisinden başka hiçbir ilâh olmayandır. Diridir, kayyumdur. O’nu ne bir uyuklama tutabilir, ne de bir uyku. Göklerdeki her şey, yerdeki her şey O’nundur. İzni olmaksızın O’nun katında şefaatte bulunacak kimdir? O, kulların önlerindekileri ve arkalarındakileri (yaptıklarını ve yapacaklarını) bilir. Onlar O’nun ilminden, kendisinin dilediği kadarından başka bir şey kavrayamazlar. O’nun kürsüsü (onun bilgisi ve ilmi), bütün gökleri ve yeri kaplayıp kuşatmıştır. (O, göklere, yere, bütün evrene hükmetmektedir.) Gökleri ve yeri koruyup gözetmek O’na güç gelmez. O, yücedir, büyüktür.

Sadakallahul Aziym BAKARA Suresi 255. ayet

Yani Bu ayet gösteriyorki : Allah, bizim yaptiklarimizida, yapacaklarimizida, yine Deccal ve şeytan hizbinin yaptiklarinida, yapacaklarinida bilir. öyle olunca, sonuc yine Allah in takdirindedir, ve bizler rolleri giymişiz, sadece rolümüzü oynuyoruz, cünkü bir seneryo ve film varsa, oynuyanlarda var dmek olur. Allah katinda kiyamete kadar olacak olanlar oldu biiti ve hepsini hesap edip biloyorsa o Allah ve müdahle edebiliyorsa, ve muhammed miracda gördügü bazi hadseleri haber verirken kiyamet alametleri olarak haber verdiyse, demekki :  o mirac etmekle gelecege seyahet etdi, ve gelecekde olanlari gördü demek olur, ve öyleyse bundan 1400 küsür sene önce yaşamiş olan muhammed  Miracda mehdi vaktini gördü ve mehdiyi tarif ettiyse, o zaman mirac gelecege seyahat demek, ve gelecek ise bir üst semada demek olur, ve öyle olunca o , o gün olacak olanlari gördüyse, o zaman kiyametide elbet gördü demek olur, her ne kadar cebrail sorunca kiyamet ne zaman diye: "sorulan sorandan bilgili degil." desede işde ona miracda kiymette gösterildi, ve öyle olunca, Rab katinda kiyamet bile olmuş bitmiş bir vakia, ve bizler ancak rolleri oynuyoruz demek olur. seneryo belli, ancak Allah bizlere özgür irade vermiş, tercih hakki tanimiş, kafir deccal ve hizbi bunu anlamiyorlar, yani yine şeytanda bunu anlamiyor, cünkü Allah melek diye birşey yaratmiş, ve Allahin emrinden  cikmiyorlar tamamen itaat halindeler, ve öyle olunca, onlari yaratmaya gücü yeten Allah, bu sefer insan diye bir canli yaratmiş, insana ise tercih hakki tanimiş, yani özgür birakmiş, ve bakiyor ne yapacaklar diye, yine isteseydi insanoglunuda melek gibi yaratir ve itaat dişinda birşey yapamazdi. gücü buna yetiyormu, yetiyor, nice melek yaratmiş, mesala dedik cam gözlük icad edildi, ve cam gözlügün yani o maddenin tercih hakki yok, nasil imal edildiyse, onu yapmmakla sorumlu, ne bir öne gecebilir, nede bir geri, bir dioptri göstercek ise, bir dioptri gösterir, yani öyle olunca, onlara tercih hakki yok, biz ise, mesela bir fakir gördük, şuna yardım eden, bir ekmek veren, yada sirtina elbise giydiren diye bir tercihde bulunabiliriz, yani bir iyilik yapma dürtüsü var bizde, birde fakiri gördük ve kötülerden isek, bu sefer, bir tekme savurabiliriz ona, yani dövebiliriz kovabiliriz, yani kötüyüz ya, öyle olunca iyilik yapma ve kötülük yapma dürtüsü var bizde, yani tercih ve özgürlkük, ve yine iyilik ve kötülük gibi bir hali oluşturma yetisi, öyle olunca insan, Allah in bizi özgür birakmasina şükredecegi yerde,  sanki ona bir zarar verebilcekmiş gibi, kötü fiillere yönelmesi ne kadar nankörlük ve ahmaklikdir degilmi, sen kötü olarakdan, secilmiş olan kara ve kötüler grubunu oluşturuyorsun, ancak carkin madalyonun öbür yüzü, ayin karanlik tarafini,  yoksa bu yaptigin kötü fiillerle, Allah`a senin zerre zarar ve ziyanin dokunamaz. 


ve ayetel kürside gecen "şefeat etmek, yani birine fayda vermek, veya zarar vermek, ancak Allahin tekelindedir " ayeti gösteriyorki, Allah in müsade ettikleri dişinda, kimse kimseye ne fayda verebilir, nede  zarar verebilir, herşey Allahin takdiri icerisindedir,  şayet bu bir büyü ve sihir bile olsa böyledir, ve kuranda bunu şöyle izah eder.

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَاتَّبَعُواْ مَا تَتْلُواْ الشَّيَاطِينُ عَلَى مُلْكِ سُلَيْمَانَ وَمَا كَفَرَ سُلَيْمَانُ وَلَكِنَّ الشَّيْاطِينَ كَفَرُواْ يُعَلِّمُونَ النَّاسَ السِّحْرَ وَمَا أُنزِلَ عَلَى الْمَلَكَيْنِ بِبَابِلَ هَارُوتَ وَمَارُوتَ وَمَا يُعَلِّمَانِ مِنْ أَحَدٍ حَتَّى يَقُولاَ إِنَّمَا نَحْنُ فِتْنَةٌ فَلاَ تَكْفُرْ فَيَتَعَلَّمُونَ مِنْهُمَا مَا يُفَرِّقُونَ بِهِ بَيْنَ الْمَرْءِ وَزَوْجِهِ وَمَا هُم بِضَآرِّينَ بِهِ مِنْ أَحَدٍ إِلاَّ بِإِذْنِ اللّهِ وَيَتَعَلَّمُونَ مَا يَضُرُّهُمْ وَلاَ يَنفَعُهُمْ وَلَقَدْ عَلِمُواْ لَمَنِ اشْتَرَاهُ مَا لَهُ فِي الآخِرَةِ مِنْ خَلاَقٍ وَلَبِئْسَ مَا شَرَوْاْ بِهِ أَنفُسَهُمْ لَوْ كَانُواْ يَعْلَمُونَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Vettebeû mâ tetlûş şeyâtînu alâ mulki suleymân(suleymâne) ve mâ kefere suleymânu ve lâkinneş şeyâtîne keferû yuallimûnen nâses sihra, ve mâ unzile alâl melekeyni bi bâbile hârûte ve mârût(mârûte), ve mâ yuallimâni min ehadin hattâ yekûlâ innemâ nahnu fitnetun fe lâ tekfur fe yeteallemûne minhumâ mâ yuferrikûne bihî beynel mer’i ve zevcihî, ve mâ hum bi dârrîne bihî min ehadin illâ bi iznillâh(iznillâhi), ve yeteallemûne mâ yadurruhum ve lâ yenfeuhum ve lekad alimû le menişterâhu mâ lehu fîl âhirati min halâkın, ve le bi’se mâ şerav bihî enfusehum lev kânû ya’lemûn

Meali :

Esteuzubillah

Onlar Süleyman (a.s)’ın mülkü üzerine şeytanların tilavet ettiği (okuduğu) şeylere tâbî oldular (uydular). Süleyman (a.s), inkâr etmedi (sihir yapmadı ve kâfir olmadı). Fakat şeytanlar insanlara, sihri ve Babil şehri’ndeki iki meleğe, Harut ve Marut’a indirilen şeyleri öğretmekle kâfir oldular. Ve oysa onlar, “Biz sadece bir fitneyiz (sizin için bir imtihanız). O halde (sakın sihir ilmini öğrenerek) kâfir olmayın.” demedikçe hiç kimseye bunu öğretmezlerdi. Fakat o ikisinden, bir erkek ile onun karısının arasını açacak şeyler öğreniyorlardı ve de onlar, Allah’ın izni olmadan onunla (sihirle) hiç kimseye zarar verebilecek değillerdir. Ve onlar kendilerine fayda vermeyen, zarar veren şeyleri öğreniyorlar. Ve andolsun ki onlar, onu (sihri ve ona ait bilgileri) satın alan kimsenin ahirette bir nasibi olmadığını kesin olarak öğrendiler. Elbette onunla (sihre karşılık) nefslerini sattıkları şey ne kötü, keşke bilselerdi.

Sadakallahul Aziym BAKARA Suresi 102. ayet

ve yine İbn-i Abbas (r.a) şöyle der:

"Bir gün Resullullah (s.a.v.)'ın arkasında yürüyordum. Bana dedi ki; "Ey delikanlı, sana bazı sözler öğreteceğim. Onları koru ki, Allah seni korusun. Koru ki, Allah'ı yanında bulursun. İstediğin zaman, Allah'tan iste. Yardım dilediğin zaman, Allah'tan dile. Şunu bilki, şayet bütün ümmet, sana bir yarar dokundurmak için bir araya gelseler de, Allah'ın senin için yazdığının dışında bir yarar dokunduramazlar. Aynı şekilde, sana bir zarar dokundurmak için toplansalar Allah'ın senin için yazdığından başka bir şey dokunduramazlar. Kalemler kaldırılmış, sayfalar durulmuştur."

( Hadis-i Şerif ,Tirmizi rivayet etmiş ve, "sahih bir hadistir" demiştir.)

Peygamberimizin  Torunu Hz Hüseyin Kerbelada Yezidin karşisinda, yezid onun kani dökmeye karar kilinca, Hüseyin efendimiz dediki : "sen bu kötülügü yapmakla, en fazla  beni, ancak dedeme kavuşturabilirsin."  dedi yani o da Zaten olcak olan oldugu ve Hz Hüseyinin de şehid edilcegi zaten Muhamed e haber verilmişdi, ancak olacak olan oldu, yani sonucda o dedesine kavuşan oldu. Daha fazla birşey yapabilrimyim diye onun başini yerlerde tekmelediler, top oynadilar top ordan icad edildi, başini mizraga takdilar, sonra dişari sarkan dilini mizrakla oynadi, amma sonucda, öldükden sonra ona daha fazla ne yapabilirki, öldü işde, daha fazla ne olabilir, motor gittikden, öldükden sonra, kaportaya olcak olanin bir önemi yokki, zaten mezara gömsen onu yilan cigan yemecekmi, sündüre sündüre yemiyecekmi, ee oda cileyse, o iyileride yiyor, kötüleride yiyor, namaz kilanida yiyor, kilmayanida yiyor zaten, temizlik yapiyor, o zaman onun kopan başina yapilanin artik o dedesine kavuşdukdan sonra bir önemi yokki, en fazla öldürdü, öldürebildi, daha ne yapacak, yani öldürmeden de susuz koydu, deri dermani kesildi zaten, daha kötü yine ne olur, eger cehennem ve cennet bu dünyadaysa, o zaman Hüseyinin cekdigi cehennem ne olaki, daha bu dünyada cehennemi tatdimi tatdi, peki hüseyin bu kadar kötü ve zalim birimiydikide, bu cileye, bu cehennem azabina maruz kaldi demek lazim. ve öyle demek olurki Hz Hüseyin Muhammedin parcasinin(Fatmanin) parcasi demek olmazmi, öyle olunca muhammedin öyle bir günahi varmişki, cehennemlik günah, ve o günah onu işde onun parcaasi olan  Hz Hüseyinde susuz koymuş, ve ve boynu vurulmuş, boynu vurulan muhamedin parcasimi? evet onun parcasi, öyleyse muhammedin de günahi varmi? var, cünkü ceza, günahin cezasiyssa, ve bu ceza muhammedden ikinci kopan parcaya yapilyorsa o zaman, o ceza bir nevi muhammede yapilimiş olmazmi, öyleyse ,ceza bir sucun sonucudur, öyle yada böyle öyleyse muhamedinde bir sucu var demek olmazmi, eee peygamberler günahdan masundur, ismet sifati vardir, deniyor ee bu ne peki o zaman.

Ve Hocalardan birisi diyorki : öyle bir kac ayetle alim falan olunmaz diyor, alim diyor, kurani ezbere bilcek, hadisleri bilcek falan filan diyor.
Bu adam Hz Ömer nasil olduda halife oldu demiyormu acaba, hz ömer hafiz falan degildi, ve muhammedden duyamadagi hadislerde vardi  elbet, o yokken söylenenler, ve Hz ömere sormuşlar, sen niye kurani ezbelerlemiyorsun, cok ayet bilmiyorsun demişler, o da ben bana lazim olan kadarini biliyon, yani yaşayabildigim kadarini biliyon, oda bana yetiyor demiş. ve bu hal ile ikinci halife olmuşken, ey zalim hoca, sen kim oluyorsunda alim demek hafiz demek diyon, hemde yetmiyor, neymiş hem hadis hafizi, hemde kuran hafizi olcakmiş, bu kadarinada pes yahu, ayip ayip alim bildigini yaşayan kimseye denir,  nasil herkes tip okuyup doktor olamaz, doktor olsa, bu sefer mühendis olamaz, hadi mühendisde olsa, ucak pilotu olamaz, yahutta ciftci olamaz  ayni anda degilmi, yani dünyada binler meslek varken, bir insan nasil olurda hepsini bilip ögrenip yapabilir degilmi, bir kimsenin karnini bir meslek doyurmaya yeterken, bazilari iki meslek ögrenir, onun karnini iki meslek doyurur, işde doymak birkac lokma ile kafi iken, o lokma için düyayi yutmaya da gerek yok, yani yapabilcegin kadarini ögren, hakimlik ögrendin, ama hakimlik yapmayacaksan, boşuna masraf boşuna zaman kaybi degilmim  yani öyle olunca kurandan da kolay geleni ögrenin okuyun deniyor, hepsini herkes ezeberlesin okusun diye bir durum yok.

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

إِنَّ رَبَّكَ يَعْلَمُ أَنَّكَ تَقُومُ أَدْنَى مِن ثُلُثَيِ اللَّيْلِ وَنِصْفَهُ وَثُلُثَهُ وَطَائِفَةٌ مِّنَ الَّذِينَ مَعَكَ وَاللَّهُ يُقَدِّرُ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ عَلِمَ أَن لَّن تُحْصُوهُ فَتَابَ عَلَيْكُمْ فَاقْرَؤُوا مَا تَيَسَّرَ مِنَ الْقُرْآنِ عَلِمَ أَن سَيَكُونُ مِنكُم مَّرْضَى وَآخَرُونَ يَضْرِبُونَ فِي الْأَرْضِ يَبْتَغُونَ مِن فَضْلِ اللَّهِ وَآخَرُونَ يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَاقْرَؤُوا مَا تَيَسَّرَ مِنْهُ وَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَأَقْرِضُوا اللَّهَ قَرْضًا حَسَنًا وَمَا تُقَدِّمُوا لِأَنفُسِكُم مِّنْ خَيْرٍ تَجِدُوهُ عِندَ اللَّهِ هُوَ خَيْرًا وَأَعْظَمَ أَجْرًا وَاسْتَغْفِرُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

İnne rabbeke ya'lemu enneke tekûmu ednâ min suluseyil leyli ve nısfehu ve sulusehu ve tâifetun minellezîne meake, vallâhu yukaddirul leyle ven nehâre, alime en len tuhsûhu fe tâbe aleykum, fakraû mâ teyessere minel kur’ânî, alime en se yekûnu minkum mardâ ve âharûne yadribûne fîl ardı yebtegûne min fadlillâhi ve âharûne yukâtilûne fî sebîlillâhi fakraû mâ teyessere minhu ve ekîmus salâte ve âtûz zekâte ve akridullâhe kardan hasenen, ve mâ tukaddimû li enfusikum min hayrin tecidûhu indallâhi huve hayran ve a'zame ecrâ(ecren), vestagfirûllâh (vestağfirûllâhe), innallâhe gafûrun rahîm

Meali :

Esteuzubillah

(Ey Muhammed!) Şüphesiz Rabbin, senin, gecenin üçte ikisine yakın kısmını, yarısını ve üçte birini ibadetle geçirdiğini biliyor. Beraberinde bulunanlardan bir topluluk da böyle yapıyor. Allah, gece ve gündüzü düzenleyip takdir eder. Sizin buna (gecenin tümünde yahut çoğunda ibadete) gücünüzün yetmeyeceğini bildi de sizi bağışladı (yükünüzü hafifletti.) Artık, Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun. Allah, içinizde hastaların bulunacağını, bir kısmınızın Allah’ın lütfundan rızık aramak üzere yeryüzünde dolaşacağını, diğer bir kısmınızın ise Allah yolunda çarpışacağını bilmektedir. O hâlde, Kur’an'dan kolayınıza geleni okuyun. Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin, Allah’a güzel bir borç verin. Kendiniz için önceden ne iyilik gönderirseniz, onu Allah katında daha üstün bir iyilik ve daha büyük mükâfat olarak bulursunuz. Allah’tan bağışlama dileyin. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

Sadakallahul Aziym MUZZEMMİL Suresi 20. ayet
yani kuranin tamamini herkes, veya her alim ezberlemek zorunda degildir. tabi herşeye maydanoz olup her soruya cevap vermek isteyen alimler haric.

---------------

ve yine Allah misli ve benzeri olmayandir


أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

فَاطِرُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ جَعَلَ لَكُم مِّنْ أَنفُسِكُمْ أَزْوَاجًا وَمِنَ الْأَنْعَامِ أَزْوَاجًا يَذْرَؤُكُمْ فِيهِ لَيْسَ كَمِثْلِهِ شَيْءٌ وَهُوَ السَّمِيعُ البَصِيرُ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Fâtırus semâvâti vel ardı, ceale lekum min enfusikum ezvâcen ve minel en’âmi ezvâcâ(ezvâcen), yezraukum fîhi, leyse ke mislihî şey’un, ve huves semîul basîr

Meali :

Esteuzubillah

Gökleri ve yeri yaratan, sizin nefslerinizden eşler kıldı ve hayvanlardan da eşler kıldı. Orada sizi çoğaltır, yayar. Hiçbir şey, O’nun gibi değildir. Ve O, en iyi işiten, en iyi görendir.

Sadakallahul Aziym ŞÛRÂ Suresi 11. Ayet

yani yine
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

    "Kim, sabah namazının peşinden 'La ilâhe illallahu vahdehu la şerîke leh, lehü'l-mülkü ve lehû'l-hamdü bi-yedihi'l-hayr ve hüve alâ külli şey'in kadîr.' (Allah'tan başka ilah yoktur. O birdir, ortağı yoktur, mülk ona aittir, hamdler de ona layıktır, her çeşit hayır O'nun elindedir. O her şeye kadirdir.) derse kendisine, Hz. İsmail evlatlarından bir köleyi âzâd etmiş gibi sevap yazılır."

( Hadis-i Şerif, Ebu Sa'id )

Bu dua, bir rivâyette:  يُحْيِى وَيُمِيتُ  (hayat verir ve ölüm verir), bir başka rivâyette de, بِيَدِهِ اْلخَيْرُ  (hayırlar O'nun elinde) ziyâdesiyle gelmiştir.

Bu duanın ne zaman okunacağı rivayetten rivâyete sarahat kazanır. Birinde "günde" diye mutlak iken, bir diğerinde "sabah olunca", bir diğerinde "sabah namazından sonra, konuşmazdan önce on defa" diye kayıtlanmıştır. zikirimzi sbah namazindan sonra yapmak uslumüz ve bu hadisde gecen tehlil zikiride yine zikrimizdir yani Raşidi Zikir Evradindan bir parcadir bu zikirde  yine.

yani Allahin tersi şeriki ve benzeri misli yokdur, denior o ayete ve hadisde gecen zikirde, yani Allahin kehrwertide yokdur demekdir bu.
Amma kuran sagdan sola yazildigi için, her soldan saga yazilanin,  soldan saga olan halide var, öyle olunca kafir deccal, işde bu tersini ele alip, öyle kehrwertini ceviriyor, ve öyle olunca, Allah Kerimdir, bolca ikram edip yardım eden ve fayda verendir, amma bazi halife olan insanlarda varki, onlar da ahlak olarak bahil olmuşlar, yani cimri insanlar, ve eger insan halifeyse bazi insanlar cimri ve insanlara veya hayvanlara dogaya faydasi ve yardimi dokunmayanlar, eli kisik insanlar, yani öyle olunca kerimin tersi, bahil, geceninki gündüz,  nur un tersi zulumet ve karanlik, eee biz Allahin tersi şeriki yok diye biliyoz, bunlar peki ne, yani imanli kimselere karşi, kafirler, iyilere karşi, kötüler var ve

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

إِنَّ اللّهَ لاَ يَغْفِرُ أَن يُشْرَكَ بِهِ وَيَغْفِرُ مَا دُونَ ذَلِكَ لِمَن يَشَاء وَمَن يُشْرِكْ بِاللّهِ فَقَدْ ضَلَّ ضَلاَلاً بَعِيدًا

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

İnnallâhe lâ yagfiru en yuşrake bihî ve yagfiru mâ dûne zâlike li men yeşâu. Ve men yuşrik billâhi fe kad dalle dalâlen baîdâ

Meali :

Esteuzubillah

Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışındaki günahları, dilediği kimseler için bağışlar. Allah’a ortak koşan, kuşkusuz, derin bir sapıklığa düşmüştür.

Sadakallahul Aziym NİSÂ Suresi 116. Ayet

peki o zaman demek olur Allah kerimdir, ve bahil olanlari sevmez ve bagişlamaz,  Allah nur dur ve aydinlik ve acik secikdir, Allah karanlik ve gizli işler yapanlari sevmez, Allah tevvabdir tövbe edip temizlenendir deyince, tövbe edenler kimler? bizler günah işleyince tevbe ederiz, o zaman Allah in tevvab ismi bizde tecelli ediyor, amma ne zaman tövbe ederiz, kirlenince, günah işleyince, öylede olunca, Allah günah işleyenlri sevmez demek olur.

Ebu Zer (radiyallâhü anh), Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellemin Rabbinden şu rivayeti yaptığını bildirmiştir:

“Ey kullarım! Ben nefsime zulmü haram ettim, onu sizin aranızda da haram kıldım. Öyleyse birbirinize zulmetmeyin.”

Müslim, Birr 55, (2577); Tirmizî,  Kıyamet 49, (2497).]

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Zulümden sakınınız Çünkü zulüm, kıyamet gününde karanlıklardır”

( Hadis-i Şerif , Müslim, Birr, 56 III, 1996)

اِنَّ اللهَ لاَ يُحِبُّ الْخَائِنِينَ

“Allah Teâlâ, asla hainleri sevmez”

Enfâl 58

وَكُلُوا وَاشْرَبُوا وَلاَ تُسْرِفُوا اِنَّهُ لاَ يُحِبُّ الْمُسْرِفِينَ

"yiyip için, fakat saçıp savurmayın; çünkü Allah savurganları sevmez.”

A’raf 31


اِنَّ اللهَ لاَ يُحِبُّ كُلَّ خَوَّانٍ كَفُورٍ

Allah Teâlâ, Çok Günah İşleyenleri (Esîm) Sevmez

Hac 38

yani Allahin sevmedikleri, Allah in  güzel bir ismi olan hasletinin ziddini yapanlar onlar, yani O na O isminde şerik koşanlar, yani onun ziddini kehrwertini ceviripde o ahlaki benimsenler demek oluyor, ve Allahin sevmedigi ve bagişlamadigi kimseler bahsi, "kuranda Allahin sevmedigi kimseler" yazin ve googlede aratin, bütün ayetler size cikacakdir.
iyilik meselesinde ise, daglar bile, iyi kimseler üstünde gezmiş ise, diger daga onunla övünürmüş.

Hadis-i şerifte: "Bir dağ diğer dağa adını da söyleyerek sorar ve der ki: 'Ey filân dağ, sana bugün Allah'ı zikreden bir kişi uğrayıp üzerinden geçti mi?' O dağ da, 'evet' derse, soran dağ cevap vereni müjdeler, kutlar." buyrulmuştur.


Yine Enes İbn-i Malik (r.a.) in rivayet ettiği hadiste: "Hiç bir sabah ve akşam yok ki; arzın parçaları bazısı bazısına muhakkak sormasın, her halde sorarlar ve birisi: 'Bu gün senin üzerinde namaz kılan veya senin üzerinden zikir yapan bir kimse geçti mi?' der. Bazısı 'evet' ve bazısı da 'hayır' diye cevap verir. 'Evet' diye cevap verenin üzerinde kılinan namaz veya yapılan zikirle, zikirsiz ve namazsız kalan yer parçasına karşı üstün ve faziletli olduğunu anlar ve bilirsin." buyrulur. 

A.g.e., Cilt-3, S. 3

--------------

Kainat kainatin icinde
Ben ilk halimde Babamdan cikip Annem e gecdim, Anemden cikip ben ve Raşid oldum, o zaman Babam Gök  ve Sema, ve Annem ise yer ve toprak gibi
ve yine babam ise, o da bir Anne ve Babadan cikdi, onunda bir yeri dünyasi, ve bir de gökyüzü babasi var, dedem ve ninem,  ve o zaman benim üstümde sema olarak babam var, babamin üstünde sema olarak dedem var, dedemin üstündede ,... ve yine yer ve dünya Annem ise, Annemde bir Anne ve Babadan cikdi, ve Annemin annesi, annemin altinda, yani aneannem, ninem, ninemin anneside onun altindaaki anne.

Ashabdan birisinin sarı saçlı çocuğu oldu, bunun üzerine peygamberimize gelen sahabi, cocuk zina cocugu diye hanimindan boşanmak istedi ve bunun üzerine

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"çocuk yedi ceddine çeker"

( Hadis-i Şerif )

yani her insan bir kainat ve

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

أَلَمْ تَرَوْا كَيْفَ خَلَقَ اللَّهُ سَبْعَ سَمَاوَاتٍ طِبَاقًا

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

E lem terav keyfe halakallâhu seb’a semâvâtin tıbâkâ

Meali :

Esteuzubillah

Görmüyor musunuz, Allah yedi kat semayı (yedi gök katını) nasıl yarattı?

Sadakallahul Aziym NÛH Suresi 15. ayet
öyle olunca her insan yedi katmandan oluşuyor, ve bunlar hem yedi anneve baba dede ve, yedide cocuk torun torba, birde yedi alt kat yani, usul ve furug yani ceddine ceken sari cocuk fürüg, ve ceddi ise usul demekdir, hukuk terimi olan usul ve fürüg

Usûl: Arapça asl'ın çoğuludur. Asl sözlükte temel, kök, soyluluk ve orijinal anlamlarına gelir.

Hukuk Terimi olarak Bir miras terimi olarak usûl, miras bırakanın anne veya baba tarafından yukarıya doğru bütün dede ve ninelerini ifade eder. Ölenin babası, onun babası, babasının babasının babası gibi. Veya annesinin annesi...

fürûğ : Bir kimsenin neslinden gelen oğul, kız, oğlun oğlu veya kızı "fürû" denir.

Yani biz kücük kainatta annemizle babamizin icinde oldugumuz gibi, birde büyük kainatlar Hz. Muhammedin icindeyiz ki müslümanlardaniz, yine Hz. ibrahimin kainatinin icinden cikdik geldik ki Ibrahim milletindeniz, yine  biz Türkler Hz Nuh un Yafes kolundaniz ki yani Nuh kainatinin icindeyiz birde, öyle olunca semanin katmanlari ve yerin katmanlari usul ve furug olarak yedi tabaka, her yedi tabakada başka büyük yedi tabaka icinde, yani tirnak elin parcasi, el kolun parcasi, kol gövdenin parcasi gibi, kainat kainat icinde.

ve sen bir kainatsin, senin cocugun başka bir kainat, mesala senin cocugunun okul arkadaşinin birisini, dedesi onu okula getiriyor, ve sen onu hic görmedin, ve tanimadin, amma işde senin cocugun onu görüyor ve taniyor, yani o adam ve cocuk senin cocugunun kaniatinin icinde, amma senin cocugunda, senin kainatinin icinde oldugundan, yine o adam ve cocuk aslinda, senin  kainatininda icindeki kainatta, sende babanla annenin icindesin........ yani kainatlar kainat icinde

Rabbim , Mehdi ve cemaatinin hatirina, bazi ahmaklarin ahmakligi yüzünden, bu gök kubbeyi, kiyameti koparipda başimiza yikmasin,  henüz daha yikmasin inşallah. amin


---oOo---


أَأَللَّهُمَّ أَرِنَا الْحَقَّ حَقاً وَ ارْزُقْنَا اتِّبَاعَهْ وَ أَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَ ارْزُقْنَا اجْتِنَابَهْ


''Allahım! Bizlere, hakkı Hak gösterip ona tabi olmayı, bâtılı da Bâtıl gösterip ondan yüz çevirmeyi nasib eyle..! '

وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ

Ve âhıru da'vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîne, Amiyn.

Elfatiha maassalavat.

سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ

Sübhâneke Allahümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfirullahe ve etûbu ileyk.

--OoO--

Kar©glan

Başağaçlı Raşit Tunca

Schrems,  01 Kasım 2017  Çarşamba

Original Kar © glan

Print this item

RasitTunca-3 Wer ist Başağaçlı Raşit Tunca - Prediger Karoglan ? Biografie
Posted by: RasitTunca - 05-28-2018, 05:06 PM - Forum: Başağaçlı Raşit Tunca Kimdir? - No Replies



Wer ist Başağaçlı Raşit Tunca - Prediger Karoglan ? Biografie
Name : Raşit Tunca
Bauch Name : Selim
Stammnickname : Haceliler
Nickname : Karoglan veya Kar©glan ve imageman
Der Name des Vaters : Mustafa
Name der Mutter : Rabia
Geburt : 1970 Başağaç
Ausbildung :
Grundschule : 1976 -1981 Başağaç
Secondary High School : Secondary High School : 1981 -1988 Sandıklı İmam Hatip Lisesi (Gymnasium Petrinum, um später Priester oder Pfarrer zu werden)

13.06.1988 Abschluss mit einem Durschnitt von 8.25 mit einem guten Erfolg ( in der Türkei gilt ein Schnitt von 9-10 als ausgezeichneter Erfolg und ein Durschnitt von 7-8 als guter Erfolg)

University High School : 1988 -1989 AÜHF - AYO (Ankara Universität, Fakultät für Recht, Gerechtigkeit, High School)

Im Jahr 1989 verließ er die Universität am Ende des 2. Semesters um im Sommer 1989 sein Leben nach Österreich zu verlagern.

Berufliche ausbildung in Österreich : Berufselektrotechniker EBT und EIT Sigmundsherberg in Österreich

Lehrabschlussprüfung: Elektrobetriebstechnik auf 25.01.2006 mit als die bestanden - Landesberufsschul in Wiener Neustadt

Lehrabschlussprüfung 2 : Elektroinstallationstechnik auf 24.06.2006 mit als die bestanden - Landesberufsschul nach Stockerau für Elektrotechnik

Ankara:

Reise nach ankara ... . Wohnte für 4 Wochen zum ersten Mal außerhalb von Sandikli bei einem Verwandten in deren Wohnung zwischen der Bushaltestelle

Şose und der Keçiören Casino. Danach habe ich im privaten "RESA"-Studentenheim in Ulus Ankara gelebt und bin zu einem späteren Zeitpunkt

zum staatlich unterstützten Internat in Ankara, Balgat gewechselt.

Familie: Heiratete 1990 und die Familie wuchs um zwei Kinder; einem Jungen und einer Tochter.

Hadsch und Umrah : Hadsch & Umrah fand mit der Mutter im Jahre 1997 statt.

Religiöse und mystische Leben:

1991 Sekte Burhami Tariqat

1992 Sekte Nakşebend Tariqat

~ 2003 -2004 Sekte Dusukiye Tariqat.

Derzeit, als Gründer der "Raşidi Tariqa" Sufi-Sekte dauernd „Alone“ weiter.

Österreich:

Berufsleben startete 1989 in Österreich im Steinbruch "Wiener Baustoff Werke" in Schrems. Das Unternehmen wechselte

zweimal die Hand; zuletzt war es unter der Führung der Familie "Poschacher". Nach der Kündigung

fand zweimal eine Beschäftigung im Fleischverarbeitungsunternehmen "Greisinger" für jeweils 6 Monate statt.

Durch die Änderung meiner beruflichen Interessen, habe ich eine Ausbildung zum "Elektrobetriebstehcniker"

und zum "Elektroinstallationstechniker" absolviert. Das erlernte WIssen wurde im Rahmen von Beschäftigungen

in Leihunternehmen in die Praxis gesetzt. Der letzte Arbeitgeber war die Pilz Teiglingsproduktion in Schrems.

SCHRIFTSTELLER:

Raşit Tunca wandelte seine Predigten zu religiösen Sufi-Themen, die Zikrs, Gebete und Informationen des von ihm gegründeten Rashidi-Ordens, seine Erfahrungen auf dem Weg des Sufismus, seine Gedichte, Artikel, Grafiken usw. in Buchform um und veröffentlichte Normal Book und Electronic Buchversionen „EPUB“. Er hat auf verschiedenen Internetseiten kostenlose PDF-Versionen und HTML-Versionen für diejenigen veröffentlicht, die kein Geld haben, und für Studenten. Sie können seine Bücher bei Publishing House „bookmundo“, auch Amozon, Google Library und anderen Buchhandlungen beziehen.


HERAUSGEBER

Zu meinem neuen Verlag und meinen Büchern gelangen Sie hier
Unser Vertrag mit meinem alten Verlag „epubli“ endete und ich veröffentlichte meine Bücher durch einen Vertrag mit einem neuen Verlag.
Mein neuer Verlag ist „bookmundo“ und Sie können hier auf meine Bücher zugreifen und sie bei meinem neuen Verlag kaufen.

HIER SCHAUEN UND BESTELLEN

Sie können alle unsere Bücher auch mit ISBN-Nummern bei Amazon und anderen Buchhändlern kaufen.

Sie können unsere digitalen und E-Books auch bei Google Books und anderen Buchhändlern beziehen. Sie können sie sofort herunterladen und lesen.

WEBMASTER

Von etwa 2003 bis heute hat er Foren, Blogs und Webseiten im kostenlosen und kostenpflichtigen Hosting eingerichtet und seine Predigten, Gespräche und Grafikdesigns in der virtuellen Umgebung geteilt. Er ist ein erfahrener Webmaster und hilft schließlich Amateur- und Profi-Webseiten Seitenbesitzer, die von seinen Erfahrungen profitieren möchten

Natürlich leckt er sich ordentlich die Finger, und natürlich hat er die TUNCAWEB-Seite unter der Bedingung gegründet, dass er für die Zeit, die er damit verbringt, bezahlt wird. Es wird denjenigen helfen, die unsere Gebühr für die Einrichtung einer Website bezahlen. Wer eine Forenseite einrichten möchte, wer eine Blogseite eröffnen möchte oder wer eine Fotogalerie eröffnen möchte, kann sich bei uns professionelle Unterstützung holen.

Print this item