Thread Rating:
  • 2 Vote(s) - 3 Average
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Dört Halifenin Dört Üstün Ahlakı ve Meziyetleri ve Meşhur Oldukları Lakabları
#1
RasitTunca-4 


Dört Halifenin Dört Üstün Ahlakı ve Meziyetleri ve Meşhur Oldukları Lakabları

Hz Ebu Bekir:

Lakabı Sıddık tır Peygamberimize Sadakatla Bağlanandır şeksiz şüphesiz ona itimad edip inanandır.
nitekim Müşrikler, Mîrâc hâdisesini duyduklarında, derhâl yalanlamaya koyuldular. Ortalığa bir dedikodu velvelesi hâkim oldu. Bunu fırsat bilerek, mü’minleri de bu yolda vesveselerle îmanlarından caydırmak istediler. Hattâ Hazret-i Ebû Bekr’e bile gittiler.
Müşrikler:
“−Sen O’nu tasdîk ediyor, bir gecede Beytü’l-Makdis’e gidip geldiğine inanıyor musun?” dediler.
Hazret-i Ebû Bekir radıyallâhu anh
"O mu söyledi" dedi
Müşrikler:
" Evet O bir gecede Beytü’l-Makdis’e gidip geldiğini ve Allah lada Görüştügünü söylüyor." dediler.
Hazret-i Ebû Bekir radıyallâhu anh da
"O söylüyorsa doğrudur." dedi.
Daha sonra Ebû Bekir radıyallâhu anh, o sırada Kâbe’de bulunan Peygamber Efendimiz’in yanına gitti. Olanları bizzat O’nun mübârek dilinden dinledi ve:

“–Sadakte (doğru söyledin), yâ Rasûlallâh!..” dedi.

Allâh Rasûlü sallâllâhu aleyhi ve sellem de, O’nun bu tasdîkinden gâyet memnûn kalarak cihânı aydınlatan tebessümüyle Hazret-i Ebû Bekr’e:

“–Yâ Ebâ Bekr, sen «Sıddık»sın!..” buyurdu. (İbn-i Hişâm, II, 5)

O günden sonra Ebû Bekir radıyallâhu anh “Sıddık” lâkabıyla meşhur oldu.

Hz Ömer :

Lakabı Ömerül Faruk tur yani iyiyi kötüden ayırt eden demektir. Hz ömer Efendimiz  Adaleti iyi kullanması sebebiyle Adaletin babası olrak bilinir.
ve nitekim halifeliği sirasında "Dicle kenarında, bir koyunu bir kurt kapsa, benden sorulur." demiştir.
Hz. Ömer'in çok adaletli olup adaletten şaşmadığını görenler içinde bir yahudi kendi kendine "biz bu recmi kendine yapılmasını planlayalım. Kendi evladına da aynı recm'i uygulayabilecek mi?" dedi. Hz. Ömer'in oğlu hasta idi. Bir yahudi:

- Bende ilaç var, onu içersen iyi olursun, dedi. Kandırdı. Çocuğa ilaçtır diye şarap içirdi. Çocuk ilaç zannettiği için tereddütsüz içiyordu. Yahudi tekrar tekrar içirdi, iyice sarhoş ettikten sonra kendi cariyelerini çok açık bir vaziyette çocuğun yanına gönderdi. Ashabdan şahitler getirdi. Çocuk tam sarhoş olduğu için ne yaptığını bilmiyordu. Çocuğu zina suçundan mahkemeye verdi. Şahitleri de getirdi. Çocuğun zina ettiğini şahitler söyledi, ama bu işin yahudinin bir oyunu olduğunu anlamışlardı. Yani ilaç diye şarap içirip tam sarhoş ettikten sonra bir oyun olduğunu anladılar. Hz. Ömer kendi oğlunu, kendi mahkeme yaptı. Şahitleri dinledi, kendi oğluna bekar olduğu için seksen değnek vurulmasına karar verdi. Çünkü evli olursa taşa gömülüp öldürülür, bekar olursa seksen değnek vurulur. Seksen değnekte bazı adam ölür, bazısı da ölümden zor kurtulur. Bu ise hem Yahudinin hilesi, hem de çocuk hasta idi. Millet çocuğun recmini yani seksen değnek vurulmasını istemiyordu.

Hazreti Ömer (Radiyallahu anhu):

- Seksen değnek vurulacak, dedi.

- Öyleyse biz vuralım dediler. Maksatları çocuğu öldürmemekti. Bunu bilen Hazreti Ömer (Radiyallahu anhu):

- Değneği ben vuracağım, dedi. Ölünceye kadar vurulması lazımdı. Kırk değnek vurdu, çocuk öldü. Kırk değnekte ölüsüne vurdu.

Hz. Osman :

Lakabı Zinnureyn dir yani iki nurlu demekdir. Kişinin abdesti bozulmadığı müddetçe aynı abdestle birden fazla namaz kılabilir. Efendimiz (s.a.v) bunun câiz olduğunu göstermek için bazen öyle yaptığı olmuştur. Şer'an yapılması istenen bir amel yapmamış idiyse yeniden abdest almak israf sayılır. Ancak Allah Rasûlü (s.a.v), her namaz için abdest almayı daha çok sever ve umumiyetle böyle yapardı. Bu durumda her namaz için abdest tazelemek müstehabtır. peygamberimiz buyurdular "Abdest üzerine abdest, nur üzerine nurdur"  bu hadisi peygamberimizden ilk duyan ve hayatında tatbik eden sahabi Hz Osman dır. ve hadisin ondaki tezahürü olrak Rasûlullah (s.a.v.)'m kızı Rukiyye ile evlendi. Rukiyye vefat edince onun kardeşi Rasûlullah (s.a.v.)'m diger kızı Ümmü Gülsüm'le evlendi . ve lakbıda bu iki hasletler yüzünden iki nurlu yani "Zinnureyn" oldu. Haya ve edebi ile meşhur sahabidir.
Hz. Aişe’nin rivayetine göre, bir gün Hz. Rasulullah (S.A.V), yan gelip istirahat ediyordu. O sırada Hz. Ebû Bekir kapıya geldi, içeri girmek için izin istedi. Hz. Rasullulah (S.A.V) tavrında bir değişiklik yapmadan içeri girmesine izin verdi. Sonra soracağını sorup gitti. Daha sonra Hz. Ömer geldi, ona da aynı şekilde hâlini değiştirmeden izin verdi. Ondan sonra Hz. Osman, huzura girmek için izin istedi. Bu defa Hz. Rasulallahlah (S.A.V) hemen doğruldu, toparlandı.

Bunun üzerine Hz. Âişe:

“Ey Allah’ın Rasulü!” dedi, “Ebu Bekir ve Ömer için toparlanmadığınız hâlde, neden Osman gelince hâlinizi değiştirdiniz, elbisenizi ve oturuşunuzu düzelttiniz?”

Allah Rasulü şöyle cevap verdi:

“Çünkü Osman çok hayalı birisidir. Kendisinden meleklerin bile haya ettiği bir kimseden ben haya etmeyeyim mi?!” (Müslim, Fezâilü’s-Sahâbe: 26-27)

Hz Ali :

Lakabı Allahın Arslanı yani "Esedullah "dır ilmi ile aklı ve kurnazlığı ile meşhur sahabidir.
Hz. Alinin Annesi Ali yi Doğurunca Hz Muhammed Haberi alir almaz onun evine gitdi. ve baktı beşikte yatan bebegin yanına vardı ve Annesine "bu benim oğlum" dedi ve hurma istedi ve hurmayı ağzında çiğneyerek ezdikten sonra, tükrüğü ile karışan hurmayı çocuğun ağzına bıraktı. çocuğun midesine ilk inen şey Resulullah (SAV)`ın mübarek tükrüğü ile  karışan hurma idi. Hakkında bereketle dua etti ve Ali ismini verdi.
O mübarek tükrükleri onun dimağının açılmasına ve peygamberimizin ilmi ile donatılmasına sebeb oldu.
Rasulullah (s.a.v.): "Savaş hiledir." buyurdu, bu hadisi peygamberimizden ilk işiten, ve alıp kabul edip hayatında tatbik eden Hz Ali oldu
Hendek harbinde Savaşin ilk  dögüşenleri olarak Amr isminde dev gibi bir adam ortaya çıkdı ve kendisne rakip istedi, Amr birçok savaşlarda bulunmuş, yiğitlik ve gözü pekliği sayesinde birçok birlikleri dağıtmış gayet usta bir silahşor, çevik bir süvari olduğundan, onunla dövüşmeye kimse cesaret edemezdi  dev gibi bir adamdı. Nitekim Müslümanlardan da kimse onun isteğine cevap veremedi.
Peygamnberimiz kim onunla dögüşecek dedi Hz. Ali, Amr'a karşı çıkmak için izin istedi. Fakat Rasûlullah izin vermedi. Amr tekrar ileriye atılarak Müslümanlara hitaben; "İçinizden kahramanlık meydanına çıkacak kimse yok mu? Hani ölenlerinizin gideceğini söylediğiniz Cennet?" diye bağırdı. Müslümanlardan yine ses çıkmayınca Hz. Ali ikinci defa izin istedi. Rasulullah kendi zırhını çıkarıp Ali'ye giydirdi, beline Zülfikâr'ı taktı ve ellerini açarak,

    "Ya Rabb! Amcam Ubeyd Bedir’de; Hamza Uhud’da şehid oldular. Ali ise kardeşimdir ve amcamın oğludur. O'nu önünden, ardından, sağından, solundan, üstünden, altından, sen koru, beni kimsesiz bırakma. Sen Varis bırakanların en hayırlısısın." diye dua etdi. Ali meydana gidince Amra ile önce laf kavgasi yaptılar, sonra Hz Ali  "Savaş hiledir" kuralını tatbik edip amri bir söz ile yanıltıp ardına dönüp bakmasını  sağladı, o ardına dönünce, hile ile vurdu başına kılıcı, ve Amrin başını gövdesinden ayırdı, ve düşmanlara korku saldı, en iri dev adamı,  küçük cüssesi ile öldürmüş oldu. yani harp hiledir  ve burda kurnazlığını konuşturdu, hem kurnaz hem çok cesur ve akkıllı idi Hz Ali efendimiz.

Peygamberimiz Buyurdular:

" Benim Kalbime açılan dört kapı vardır, bunlar

1 - "Doğruluk ve sadakat kapısı"
2 - "Adalet kapısı"
3 - "Haya ve edep kapısı"
4 - "ilim kapısı"

Sadakaat ve dogruluk kapısından Hz Ebu Bekir'den girilir, Adalet kapısından Hz Ömer'den girlir, haya ve edep kapısından da Hz Osman'dan girilir, ve ilim kapısından da  Hz Ali ile girilir ." buyurdular, bu hadis bu veya buna yakin minvalde rivayetdedir.

Kar©glan

Başağaçlı Raşit Tunca





Signing of RasitTunca
[Image: attachment.php?aid=107929]
Kar©glan Başağaçlı Raşit Tunca
Smileys-2
Reply


Forum Jump:


Users browsing this thread: 1 Guest(s)